Veteriner Sağlık Teknisyenliği Mesleği 100. Yaşında! VESTED 60. Yaşında
28 Aralık 2008
Veterinary Technician National Examination 16 January 2009
Sınavda genellikle ;
- İlaç Bilgisi and Farmakoloji (Pharmacy and Pharmacology)
- Cerrahiye Hazırlık ve Asist (Surgical Preparation and Assisting)
- Dişçilik (Dentistry)
- Laboratuar Uygulamaları (Laboratory Procedures)
- Hayvan Bakımı ve Hemşirelik (Animal Care and Nursing)
- Teşhise Yönelik Görüntüleme (Diagnostic Imaging)
- Anestezi ve Analjezi (Anesthesia and Analgesia)
konularında sorular çıkıyor.
Kaynak : http://www.aavsb.org/VTNE/VTNE%20Test%20Specs%2002%2007.pdf
Ayrıntılı Bilgi :
http://www.aavsb.org/tiva/tivahome.aspx
http://www.aavsb.org/VTNE/2006Cand_Info_Booklet.pdf
http://www.ncvmb.org/assets/Tecrequire.htm
26 Aralık 2008
Ziraat Teknikerleri/Teknisyenleri "Reçete" Yazacaklar
Konu ile ilgili haber şöyle :
Ziratçi Reçete Yazmadan Tarım İlacı Satışı Yok
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, tarım ilaçlarının reçete ile satışını zorunlu hale getirecek yönetmelik taslağını görüşe açtı. Taslağa göre ziraat mühendisi ya da ziraat teknikerinden reçete almayan üretici tarlasında tarımsal ilaç kullanamayacak.
Tarımsal ilaçların bitki koruma ürünü (BKÜ) olarak tanımlandığı Taslağa göre, bakanlıkça ruhsatlandırılan ilaçlar, reçete ile satılacak. Reçetede, ürünün ismi, dozu ve miktarı ile gerektiğinde uygulamaya hazırlama ve kullanım şekli belirtilecek, tarihli ve imzalı olacak.
BKÜ reçetelerini, zirai mücadele araştırma enstitülerinde görevli ziraat mühendisleri, tarım il ve ilçe müdürlükleri ile zirai araştırma enstitülerinin bitki koruma şube müdürlüklerinde görevli ziraat mühendisleri, ziraat fakültelerinin bitki koruma bölümlerinde çalışan öğretim üyeleri, resmi ve özel kuruluşlar ile zirai mücadele konularında danışmanlık hizmeti veren kuruluşlarda zirai mücadele konularında en az 3 yıl çalışmış bakanlık tarafından eğitim verilerek yeterli bulunmuş ziraat mühendisleri, ziraat teknisyenleri ve teknikerler yazabilecek.
Reçete yazmak için yetki belgesi almak isteyen gerçek ve tüzel kişiler ile kuruluşların, gerekli belgeler ile tarım il müdürlüklerine başvurması gerekiyor. Tüzel kişi ve kuruluşların, reçete yazmaya yetkili olabilmek için gerekli nitelikleri taşıyan en az bir elamanı çalıştıracak.
Reçete yazma yetkisine sahip kişi veya kuruluşlar bakanlıkça yayınlanan Zirai Mücadele Teknik talimatları doğrultusunda reçete yazacak ve yazılan reçeteleri arşivde 2 yıl saklayacak. tarımsal ilaç satın alan üreticiler, ürünü, sadece tavsiye edilen doz ve uygulama şekli ile tavsiye edilen bitki ve zararlı organizma için kullanacak. Reçeteye aykırı kullanım halinde doğacak sorumluluk satın alan kişiye ait olacak.
Reçete uygulamasında denetim bakanlık elemanlarınca yapılacak. Denetleme yapılan ve aksaklıklardan dolayı uyarılan özel ve tüzel kişilerin reçete yazma yetkisi, aynı durumun tekrarında iptal edilecek. Yetkisi iptal edilen kişilere 5 yıl süresince yetki belgesi verilmeyecek.
REÇETE 3 NÜSHA DÜZENLENECEK
Reçete yazma yetkisine sahip kişiler, BKÜ için uygun olan reçeteyi usulünce 3 nüsha halinde düzenleyecek. Reçetenin bir nüshası yazan kişi veya kuruluşça, bir nüshası ilaç bayiince saklanacak; bir nüshası da üreticiye verilecek. Reçeteyi yazanlar, BKÜ ile ilgili uygulama ve önerilerini ilgili mevzuat çerçevesinde kendi kayıtlarına da işleyecek ya da reçeteyi saklayacak.
Reçetede, reçete yazma yetkisine sahip kişilere ait kimlik bilgileri ve imzası, tarih, kültür bitkisine ait bilgiler ile BKÜ’nün aktif madde ismi, miktarı ve doz bilgileri bulunacak.
Reçete yazma yetkisine sahip kişi veya kuruluşlar bakanlıkça yayınlanan Zirai Mücadele Teknik talimatları doğrultusunda reçete yazacak ve yazılan reçeteleri arşivde 2 yıl saklayacak.
HATALI REÇETEDEN KAYNAKLANAN ZARARLAR, YAZANDAN TAZMİN EDİLECEK
Zirai Mücadele Teknik Talimatlarında geçen tavsiyeler dışında reçete yazanlar, yazdığı reçeteden sorumlu olacak, hata veya zararın hukuken sabit görülmesi halinde zarar, reçeteyi yazandan tazmin edilecek.
Bayiler, reçetede yazan bitki koruma ürünlerini verecek. Bu ürünlerin bulunmaması durumunda, başka ürün veremeyecekler. Değişiklik ancak reçeteyi yazan kişi tarafından yapılabilecek.
ÜRETİCİLERİN SORUMLULUKLARI
BKÜ satın alan üreticiler, ürünü, sadece tavsiye edilen doz ve uygulama şekli ile tavsiye edilen bitki ve zararlı organizma için kullanacak. Reçeteye aykırı kullanım halinde doğacak sorumluluk satın alan kişiye ait olacak.
Reçete uygulamasında denetim bakanlık elemanlarınca yapılacak. Denetleme yapılan ve aksaklıklardan dolayı uyarılan özel ve tüzel kişilerin reçete yazma yetkisi, aynı durumun tekrarında iptal edilecek. Yetkisi iptal edilen kişilere 5 yıl süresince yetki belgesi verilmeyecek.
Reçetenin arkasında, BKÜ kullanımında dikkat edilecek hususlara ilişkin, “Ürünleri çocukların ulaşamayacağı yükseklikte kapalı ve kilitli özel bir dolap içinde saklayınız. Mutfakta yenilecek ve içilecek gıda maddelerinin yanına koymayınız. Boş ürün ambalajlarını başka amaçla kullanmayınız ve boş ambalajları tarla kenarında bir çukura gömünüz” şeklinde 13 maddelik uyarılar da yer alıyor.
ÜRETİCİLER DE KAYIT DEFTERİ TUTACAK
Sebze meyve ihracatında zirai ilaç kalıntısı nedeniyle yaşanan sorunları çözmek, ilaçların doğru kullanımını sağlamak amacıyla, bakanlık ayrıca üreticilere “kayıt defteri” tutma zorunluluğu getirmeye hazırlanıyor. Halen 8 üründe zorunlu olan ilaç kullanımındaki kayıt zorunluluğunun, gelecek yıl bütün ürünlere yaygınlaştırılması öngörülüyor.
Üzerinde çalışılan mevzuat ile çiftçilere, ürettiği ürün ve üretim yeri ile ilgili bildirimde bulunma zorunluluğu getirilmesi, bu amaçla her üreticiye bir barkod verilmesi hedeflenirken, üreticiler, gübre dahil üretimde kullandıkları her türlü ilaç ve kimyasalı, kullanım tarihleri ile birlikte deftere kayıt edecek. Kayıtlar teknik elemanlar tarafından denetlenecek. Önceden, kimyasal ilaç kullanımı konusunda gönüllülük esasına göre yürütülen kayıt sistemi, tüm üreticiler için zorunlu olacak.
Üretici bildirim ve barkod sistemi tam olarak yerleştirilirse, Türkiye’de yıllık yaklaşık 44 milyon ton olan sebze meyve üretimi de büyük oranda kayıt altına alınmış olacak. Halen, üretimin çok düşük bir bölümü kayıt altında bulunuyor.
Ankara’da da domates üretimi sırasında kimyasal ilaç kullanımının kontrolü amacıyla, 400 üreticiye “kimyasal ilaç takip defteri” dağıtıldı. Çiftçilerin domates üretimi sırasında hangi tarihlerde hangi kimyasalları kullandığı, bu deftere yazılıyor.
Kaynak : http://www.gencziraat.com/Haberler/Ziraatci-recete-yazmadan-tarim-ilaci-satisi-yok.html
18 Aralık 2008
31. Yıllık Ontario Veteriner Sağlık Teknisyenleri Konferansı 19-21 Şubat 2009
Üzerinde Konuşulması Planlanan Etkinlik Programı şöyle ;
Topics to be considered include (but not limited to) (Planlanan İçerik):
Large Animal Medicine (Büyük Hayvan Tıbbı)
Cytology (Sitoloji - Hücrebilimi)
Animal Behaviour (Hayvan Davranışı)
Emergency and Critical Care (Acil ve Yoğun Bakım)
Leadership/Management/Communication (Liderlik/Yöneticilik/İletişim)
Exotic Animals (Egzotik Hayvanlar)
Surgical Care (Cerrahi Bakım)
Compassionate Care (Merhametli Bakım)
Professional Track: financial planning, liability etc… (Profesyonel Metod: Finans Planlama, Sorumluluk vs...)
Anaesthesia (Anestezi)
Zoonotics (Zoonozlar)
Radiology (Radyoloji)
Dermatology (Dermatoloji)
Homeopathic* Medicine/Natural (Homeopatik* Tıp/ Doğal Yöntem)
*Homeopati : bir hastalığın yol açtığı hastalık belirtilerinin, aynı belirtileri sağlam bir insanda ortaya çıkarabilecek ilaçların çok düşük dozlarda verilmesiyle ortadan kaldırılabileceği ilkesine dayanan tedavi yöntemidir.
İlk olarak Samuel Hahnemann (1755-1843) tarafından uygulanmaya başlanmış olan homeopatide, ilaçlar alerji bile uyandırmayacak kadar az miktarlarda verildiklerinden, hasta bu tedavi yönteminden hiçbir zarar görmez.
05 Aralık 2008
Antalya'da Kuduz Kongresi ( Current Situation of Rabies In Turkey)
Kongreye 19 Avrupa Ülkesi, Avrupa Veteriner Hekimleri Federasyonu (FVE) yetkilileri, Uluslar arası Salgın Hastalıkları Ofisi (OIE)'nin üst düzey yöneticileri, Dünya Sağlık Örgütü (WHO)'den ve Avrupa'nın değişik üniversite ve Araştırma Enstitüsünden Bilim insanları olmak üzere 150 kişi, Ülkemizden ise Tarım Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Üniversiteler ve Araştırma Enstitülerinden 30 kişi olmak üzere toplam 180 kişi katılmıştır.
Kongre'nin birinci gününde Başkanlığını Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Dr. Mehmet ALKAN'ın yaptığı Açılış Oturumunda ALKAN; bu kongrenin düzenlenmesinde birlikte çalıştıkları Avrupa Veteriner Hekimleri Federasyonu ve TAEIX'e katkılarından dolayı teşekkür etti. Ülkemizde ve dünyada Kuduz ve diğer zoonoz hastalıkların seyrinden bahseden ALKAN her yıl dünyada 50 bin insanın Kuduz hastalığı nedeniyle yaşamını kaybettiğini belirterek Kuduz Hastalığı ile mücadele ve eradikasyon çalışmalarının önemini vurguladı. Daha sonra 19 Avrupa ülkesinin temsilcileri kendi ülkelerinde kuduz hastalığının seyri ve eradikasyon çalışmalarında aldıkları mesafeler ile karşılaştıkları problemlerden bahsettiler.
Kongrenin öğleden önceki bölümünde Hayvan Sağlığı Daire Başkanı Haluk AŞKAROĞLU tarafından ülkemizde kuduzun seyri ve Kuduz Hastaliginin Kontrolü Projesi kapsamında gerçekleştirilen eradikasyon çalışmaları hakkında bilgi verildi. Kongre süresince yapılan sunumların ardından sorulan sorular uzmanlar tarafından cevaplandırıldı.
Kuduz hastalığı ile mücadelede Belediye Veteriner Hekimlerinin norm kadro uygulaması ile Belediye Veteriner İşleri Müdürlüklerinin yeniden kurulmasının önemine değinildi. Katılımcılar tarafından Kuduz Hastaliginin Kontrolü Projesinin uygulanmasında Serbest Veteriner Hekimlerden hizmet satın alma yoluna gidilerek mücadelenin başarıya ulaşma şansının artacağı ifade edildi.
2 gün boyunca Avrupa ülkelerinin Kuduz Raporları, Mücadeledeki son gelişmeler, etkili aşı uygulamaları tartışılacaktır. Kongreye katılan ülkelerin temsilcileri Kuduz ve diğer zoonoz hastalıklar konusunda uluslar arası işbirliğinin sağlanması ve Kongre'den çıkan sonuçların takipçisi olacaklarını belirttiler.
Kongre Programına göz atmak için HaberVet sitesini ziyaret ediniz : http://www.habervet.com/news_detail.asp?id=775
01 Aralık 2008
Veteriner Hemşire Dergisi Aralık Sayısı Yayımlandı
Derginin bu sayısında ;
- Hemşirelik Yönetmelik Çalışmaları Kongresi
- Yarasa Hemşireliği (Vahşi doğada yarasa hastalıkları ve hemşireliği)
- 2007 İngiltere Küçük Hayvan Veterinerliği Kongre İzlenimleri
- Royal Veteriner Hekim Fakültesi, Veteriner Hemşireliği Bölümü Bilgilendirme
- Enfeksiyöz Hastalıkların Yayılmasını Önleme
- İleri Hemşirelik Teknikleri : Merkezi Toplardamar Katater Uygulamaları
- "Kuyrukların Hikayesi" (Burmese cinsi yavru kedi bakımı)
- BVNA Seminerleri ve program
- Atlarda Bandaj ve Hidroterapi Yöntemleri
Ayrıntılı Bilgi : www.bvna.co.uk
23 Kasım 2008
NAVTA Web Sitesini Yeniledi (New Web Site From NAVTA)
NAVTA Nedir?
NAVTA kar amacı gütmeyen, Veteriner Teknoloji alanında görevli mensuplarının haklarını koruyan ve gözeten bir organizasyondur. NAVTA üyelerinin birbirleri ile olan iletişimlerini ve eğitimlerini destekler.
NAVTA web sitesinin yeni tasarımını görmek ve daha fazla bilgi almak için : www.navta.net
20 Kasım 2008
BEN MESLEĞİMİ SERBESTÇE İCRA ETMEK İSTİYORUM. BENİM TALEBİM BU!
20 Kasım 2008 Tarihinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Müstaşar Yardımcısının da içinde bulunduğu DANIŞTAY KARARLARINI uygulamadıkları için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan kamu davası 22.,OCAK 2009 tarihine ertelenmiştir.
Evrak ve dosyanın tamamlandığı göz önüne alındığında 22 OCAK 2009 tarihindeki duruşmanın KARAR DURUŞMASI olacağı beklenmektedir.
Kaynak : www.veterinerteknikeri.tr.ggVeteriner Sağlık Teknisyenlerinin/Teknikerlerinin serbest çalışması yönetmeliği ve talimatnamesinde, serbest çalışmalarını önleyecek hükümlerin iptali için açılan davanı süreci hatırlatmak için, Bu davaları açan ve özveri ile takip eden Teknisyenlerin/Teknikerlerin değerli abisi Hasan KÜÇÜKBABACIK'ın VESTED forumuna gönderdiği uzun mücadelenin kısa özetini hafıza tazelemek amacıyla siteme alıyorum ;
Not : Bu dava öncesi, davaya müdahil olmak isteyen Türk Veteriner Hekimleri Birliğinin istemi 28 Eylül 2007 tarih ve 2007/3008 Sayılı Kararı ile reddedilmişti.
Hasan KÜÇÜKBABACIK
YIL 1998 VETERİNER SAĞLIK TEKNİSYENİYİM. Şu mesleğimi icra edeyim dedim dilekçemi verdim. İzin beklerken,engelleme geldi.İstikamet Danıştay "Hukuka ve Hakkaniyete Aykırı" Bakanlık işlemlerini DANIŞTAY'dan durdurdum.
Bu sefer Danıştay Kararlarını uygulatmak suretiyle talebimi yeniledim. Bana Danıştay Kararlarının uygulaması olarak;
23 nolu tamim bizzat tarafıma tebliğ edildi. Bu tamim ve tarafıma yapılan tebligatta şunlar yazıyordu :
"18 Haziran 2001tarihli 24436 sayılı Resmi gazetede ,Veteriner Hekim Muayenehane ve poliklinik yönetmeliği yayınlanarak yürürlüğe girmiş olup ,657 sayılı kanuna tabi olmayan ,Veteriner Sağlık Teknikeri, Veteriner Sağlık Teknisyeni ve Laborantının Kanunların öngördüğü şekilde Mesleklerini nasıl icra edebilecekleri sözkonusu Yönetmelikle belirlenmiştir.
Adı geçen yönetmeliğin Yardımcı Personel başlıklı 12.maddesine göre ; Veteriner Hekimlerin açmış oldukları Muayenehanelerde ve polikliniklerde .Sözkonusu Veteriner Sağlık Teknikeri, Veteriner Sağlık Teknisyeni veya Laborantlarının ,yardımcı sağlık personeli olarak çalışabilme imkanı bulunmakta olup İl Müdürlüklerince kendilerine Yardımcı Sağlik Personeli Çalışma İzin Belgesi düzenlenir.
Bu itibarla mesleklerini serbest olarak icra etmek isteyen VETERİNER SAĞLIK TEKNİSYENİ,Veteriner Sağlık Teknikeri ve Laborantlar Bahsedilen Kanunlar ve Yönetmelikler kapsamında, Muayenehane ve Poliliniklerde çalışabilirler "
şeklinde YASALARA-HUKUKA VE HAKKANİYETE AÇIKÇA AYKIRI birr uygulama dan bahsediliyordu.Tebligatı ve bahsedilen yönetmeliği inceledim.Baktım duruma NETİCE NE ALAKA KİM KİMİN SORUMLULUĞUNDA MESLEĞİNİ İCRA EDECEK? Kendimi şöyle bir yokladım Beynimde ve yorumlama kapasitemde bir noksanlık söz konusu değildi. Öyleyse bu TERANE Nerden çıktı. Ben Bahsedildiği gibi Muayenehane açmış Veteriner Hekimin bilgi ve becerilerini mi uyguluyorumki sorumluluğunda olsun. Ben KENDİ BEYNİMDE KAYITLI VETERİNER SAĞLIK TEKNİSYENLİĞİ
, VETERİNER SAĞLIK TEKNİKERLİĞİ BİLGİ VE BECERİLERİMİ UYGULAYACAĞIM bu Uygulama başkasının sorumluluğunda olacak.Varın bu beyinlerle ilgili yorumu siz yapın.
Bilgiyi ben öğrendim beceriyi ben öğrendim bütün bunları kendi beynime kaydettim bu mesleki bilgileri iyi belledim diye de DİPLOMA Aldım Kendi Diplomamın bilgi ve yetkilerini uygularken nasıl oluyorda sorumluluk bilmem kimin olacak. Böyle bir uygulamayı bilen duyan varsa haber versin. Ben duydum VE DUYDUKLARIM tarafıma yazılı olarak tebliğ edildi.
Bende gittim olayı ve uygulanmaya çalışılan bu işlemi DANIŞTAY 10. DAİRESİNDE YAPILAN DURUŞMADA TEK TEK ANLATTIM. YAZDIM ÇİZDİM İZAH ETTİM Danıştay Yasayı inceledi, Diplomamı inceledi, Diploma Hasan KÜÇÜKBABACIK'ın, Diplomanın içindeki bilgiler ve YETKİLERDE KENDİSİNİN! Başka bir meslek mensubunun bilgisini de kullanmıyor, o zaman kendi yaptığı işin bilgiside kendisine aittir, yaptığı işin sorumluluğuda kendisine aittir deyip yukarıda belirttiğim Bakanlık TAMİM ve UYGULAMALARINI "HUKUKA HAKKANİYETE VE YASALARA UYARLIK GÖSTERMEDİĞİ GEREKÇE VE DAYANAĞI İLE" İPTAL ETTİ-İPTAL ETTİ. Bir başka deyişle Bakanlığımızı İdari KUSURLU gördü. Sadece idari kusurmu, onu da belirtelim. Hani 1998 yılında Mesleğimi Serbestce İCRA ETMEME ENGEL 9 NOLU TAMİM İ ENGELLEYİCİ İŞLEM OLARAK UYGULAMAYA KOYMUŞLARDI DA BENDE DANIŞTAYDA iptal ettirmiştim ya İşte Bu iptal kararının UYGULAMASINI ZANNETTİKLERİ Yazıların "DANIŞTAY KARARININ UYGULAMASI OLMADIĞI" Ayrıca Serbest çalışma yönetmeliği diye iddia edilen işlemlerin YASALARIN ÖNGÖRDÜĞÜ Yönetmelik olmadığı, belirtilen işlemin Serbest Çalışma veya mesleğimizin icra edilebilme YÖNETMELİĞİ OLMADIĞINA ,TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERİLEREK İLGİLİ BAKANLIĞA KARAR TEBLİĞ EDİLDİ. BAKANLIKÇA DANIŞTAY KARARLARININ UYGULANMAMASI HUKUKİ KUSUR SAYILDI.
Mesleğimi Serbestçe icra edebilmem konusunda bütün engelleri İPTAL EDEN YÜCE DANIŞTAY KARARLARI NE OLDU NE OLMASI GEREKİYORDU BU SORUNUN CEVABI ANAYASANIN 138. MADDESİ İLE 2577 Sayılı İ.Y.U.K. nun 28. maddesinde o kadar açık ayrıntılı ve NET bir şekilde izah edilmiş ve HUKUK KURALI olarak konulmuş ki. Zeka düzeyi en düşük olan bir insanın bile, okuduğunda kolayca anlayabileceği şekilde yazmaktadır. Bu Hükümler HUKUK DOSYASI-2008 sayfamızda KAMUOYUNUN Bilgisine sunulmuştur. Ben okudum gayet iyi anladım ve kazandığım DANIŞTAY KARARLARININ bu gayet açık ve Net olarak yazılan müeyyidelere göre "uygulanmasını talep ettim" etmeye ettimde Danıştay kararlarını BAKANLIK ADINA UYGULAMA YETKİ VE SORUMLULUĞUNDA OLAN KAMU GÖREVLİLERİ UYGULAMADILAR! UYGULAMA DİYE YAZDIKLARI METİNLER KİŞİSEL GÖRÜŞLERİ İDİ. Zaten aynı görüş ve yorumlamalar DANIŞTAYDA Kİ CELSELERDE İDDİA EDİLİP DANIŞTAY KARARLARI İLE 4 KEZ İPTAL EDİLEN HUKUKA VE HAKKANİYETE AYKIRI YORUMLARDI!
Yeter bu anlatım çok uzadı demeyin 10 yıldır bıkmadan mücadeleye devam ediyorum.Yorulmadım da. Siz anlatmamamı "öf be" diyeceksiniz. Neyse netice nereye vardı. Elim hamur karnım aç! Olur mu böyle şey? Al dosyaları, kararları, Türkiyenin en üstün HUKUKÇULARINI BUL VE HAK ETTİĞİN HAKLARINI KORU DEDİM ve öyle yaptım. Dosyalar, Kararlar DANIŞTAY BİRİNCİ DAİRESİNDE bir daha incelendi. BAKANLIĞIN UYGULAMA ZANNETTİKLERİ YAZI VE YORUMLARIN kararların uygulamaları OLMADIĞINA KARAR VERİLDİ ve CEZA DAVASI AÇILMAK ÜZERE DOSYA ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA GÖNDERİLDİ. SAVCILIK KAMU DAVASI AÇTI BENDE MAGDUR OLARAK 6500 Meslektaşim adına davaya MÜDAHİL OLDUM.
GÖRDÜNÜZ OLAY NEREDEN NEREYE GELDİ. BEN MESLEĞİMİ SERBESTÇE İCRA ETMEK İSTİYORUM. BENİM TALEBİM BU. Uygulama KURALLARI açık hükümlü olmasına RAĞMEN. kararları UYGULAYACAK olan KAMU GÖREVLİLERİ kararları uygulamamış HUKUKI KURALLARI DA Onları CEZA MAHKEMESİNİN DURUŞMA SALONUNA GETİRMİŞTİR. Bu işlem kesinlikle benim talebim değildir. Belki anlaşılmamıştır; Böyle bir işlem KESİNLİKLE BENİM TALEBİM DEĞİLDİR.
Benim talebim.MESLEĞİMİN SERBESTÇE İCRA EDİLEBİLMESİ ile ilgili mevzuat düzenlemelerinin MAHKEME SALONLARINDA DEGİL Bakanlığımızın Yetkili Makamlarının Makam Odaları veya Bakanlığımızın Toplantı Salonlarında yapılacak çalışma ile Diplomalarımızla Haketiğimiz MESLEKİ BİLGİ VE YETKİLERİMİZİN MEVZUATLARA İŞLENİP UYGULAMAYA KONULMASIDIR.
DANIŞTAY KARARLARIDA Aynen böyle uygulamalar yapılmasını vurguluyor
Danıştay Kararlarının Uygulatılması için 20 kasım 2008 Perşembe günü ANKARA 5. ASLIYE CEZA MAHKEMESİNDE AÇILAN KAMU DAVASI NIN DURUŞMASI VARDIR.
(Dava Cumhuriyet Savcısı raporlu olduğundan 22 Ocak 2009 tarihine ertelenmiştir. Ö.K)
Mesleğine ve Mesleki haklarına ilgi duyan Meslektaşlarımı Diğer Meslek Mensuplarını Parlamenterleri Basın Mensuplarını Danıştay Kararları Uygulanmazsa ne olur diyen herkesi Duruşmaya davet ediyorum.Hukuken de Kazandığım Haklarımı yine HUKUK KURALLARI ile UYGULATMAK İçin Buradayım. Buyurun İzleyelim.
Saygılarımla - Hasan KÜÇÜKBABACIK
15 Kasım 2008
ALTINI TEKRAR ÇİZDİM:
Değerli meslektaşlarım; bundan 10 yıl önce Şair ve Yazar çok değerli meslektaşımız Halim Şafak Şanlıdağ tarafından kaleme alınarak VESTED Dergimizin “altını ben çizdim” köşesinde yayınlanan ve yazarı ile birlikte o zamanki VESTED Genel Başkanımız Hürriyet Korkmaz ve Genel Sekreterimiz Ali Kılıç’ ın “Veteriner Hekim’lere Hakaret” suçlamasıyla Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandıkları Veteriner Hekim/ler! Başlıklı yazısını; yakında karar duruşması yapılacak olan meslek davamız arifesinde anıların tazelenmesi ve belki mahkeme sürecinde görev alan saygıdeğer Yargıçlarımıza aydınlatıcı bilgi sağlar düşüncesi yanında tüm meslek camiasının okuyacağı ümidiyle buraya aktardım.
Yazı içine haddim olmayarak ve sayın Şanlıdağ’ın affına sığınarak bazı parantez ve / sonrası eklemeler yaptım. Sevgi ve dostlukla…
VETERİNER HEKİM/LER!..
10 mart 1998
Veteriner Hekim – Veteriner Sağlık Teknisyeni tartışması geçtiğimiz yılın sonlarına doğru yeniden Veteriner Hekimlerin ve Veteriner Sağlık Teknisyenlerinin gündemine oturdu. Veteriner Hekimler ve Veteriner Hekim örgütlenmeleri neredeyse pratikte hiçbir geçerliliği kalmamış, fiilen ortadan kalkmış yasa ve yönetmelikleri savunuyor gözükerek ‘günü’ kurtarmaya çabalıyorlar. Düne kadar eleştirdikleri, tartışma konusu ettikleri şeyleri özellikle bireysel çıkarları, para ve eşyaya saplantılarından dolayı sahipleniyorlar. Deyim yerindeyse her şeyin piyasa değeri kadar önem arzettiği bir düzlemde içine düştükleri ya da bilerek/isteyerek savundukları yanılsamalarını tartışmaya zorluyorlar.
İlk anda haklı gibi görünen tavır ve talepleri altını çizdikleri “ilerici”liklerinin, bilimsel olana bağlanmışlıklarının nasıl “gerici”liğe dönüştüğünü gizleyemiyor. Pratikte neredeyse uygulama olanağı kalmamış yasa ve yönetmeliklere bağlı kalarak geliştirdikleri tavırları onların kaygan ve oynak bir zeminde durduklarını belirtmeyi başarıyor. Veteriner Hekimlikten ne anladıklarını ve o anlayışın oluşturduğu düzeylerini açıklıyor. Onları ortalamalılığa, bilim adamlığına değil de “memur”luğa hapsediyor. Aşınmış, çürümüş, erezyona uğramış bir meslek grubunun düzeylerini imleyen çırpınışları onların daha da batması anlamına geliyor. Batıyorlar! Battıkça da yakaladıkları her şeye sarılıyorlar.
Şimdiye kadar belirtilenler ve bundan böyle belirtilecek olanlar kesinlikle “ hekim olan hekim”i kapsamıyor. Bilime inanan ve aldığı bilim eğitimi doğrultusunda devletin kurumlarında ya da özel kliniklerde bilim adamlığını sürdüren hiçbir Veteriner Hekim’i yargılamayı amaç edinmiyor; bu yazının hedeflediği yeni Veteriner Hekim prototipini oluşturan marazi bilim adamı tipini sorgulamak, becerebildiğince hekimliğin asıl anlamının altını bir kez daha çizmek…
Belirtmeye çalıştığım Veteriner Hekim prototipi doğal olarak Veteriner Hekimliği gözden geçirmeyi, Veteriner Hekimlikten ne anlandığını, ne anlanması gerektiğini tartışmayı dayatıyor olaylar bize… Bu tartışma kuşkusuz Veteriner Hekim – Veteriner Sağlık Teknisyeni arasındaki ayrımları, ayrılıkları tartışma anlamına da gelecektir. İktisat ideolojisinin her türden ilişkiyi, meslekleri etkisine aldığı, güdümlediği postmodern süreçte her şey fazla bir yorumu gereksinmiyor. Herkesin az ya da çok içine düştüğü bu durum bugünle ilişkili, doğrudan bugünün sonucu. Belki de yaşanması ve aşılması zorunlu bir süreç. Bu bağlamda Veteriner Hekimliği tartışma konusu etmek şu ya da bu şekilde bu alanda bulunan meslek gruplarının önünde bir gereklilik olarak durmaktadır. Bu satırların yazarının birini yerme, yerin dibine batırma, diğerini göklere çıkarma gibi bir sorunu kesinlikle yok. Nesnel ve objektif davranmayı sorun kabul ediyor, derginin(VESTED dergisi) eski sayılarını okuyanlar, toplantılarda konuşmalarımı dinleyenler düşündüklerimin somutlaşmışlığını kestirebilirler. Benim burada çıkış noktam görünür kılınan, görünür olan, görünen pratikteki uygulamalar, dönüşümler ve bunların oluşturduğu ve bilim adamlığına yakışmayan ikiyüzlülük veyedeğindeki iktisat ideolojisi…
Bilinir ki pratik bir yerde geriliğini duyuran teorinin, yasanın önüne geçer. Memurların sendikal mücadelesinin başlangıç süreci buna somut bir örnektir. buradaki önüne geçme üretilen teorilerin ve çıkarılan yasaların yeniden tartışılmasını, sorgulanmasını zorunlu kılar. Yeni ve geliştirilmiş teori ve yasalar da bu sorgulamanın içinden çıkar, ete kemiğe bürünür. Kaldı ki şu anki durumun geçmişteki ve çoktan eskitilmiş, eskimiş bilgilerle, yasa ve yönetmeliklerle açıklanabileceğini sanmıyorum. Açıklansa bile bunun bizi bir yere götürebileceğini aklımdan bile geçirmiyorum. Bu öncelikle bilimin doğasına terstir. Diyeceğim: yeni gündemi çaresiz tartışacağız! (tartışmalıyız)
TDK’nun 1988’de yayımlanan Türkçe Sözlüğünde Doktor sözcüğünün karşısında Hekim sözcüğü yer alıyor. Fransızca Veteriner sözcüğünün karşısında da Hayvan Hastalıkları Hekimi, baytar yazıyor. Bu demektir ki Doktor’la Veteriner Hekim’i birlikte düşüneceğiz, bir düşüneceğiz. Bu düşünme Veteriner Hekimleri değerlendirmemizi, tartışmamızı kolaylaştıracaktır da. En azından toplumca yakından tanıdığımız Doktor’la birlikte Veteriner Hekim’i değerlendirme kolaylığı içinde olacağız. Bu tabii onları tartışmamız, değerlendirmemiz konusunda geniş bir olanak sunacaktır bize. Bir kez daha belirteceğim: benim bir Veteriner Sağlık Teknisyeni olarak “Hekim olan Hekim”e söyleyeceğim, söylemek istediğim hiçbir şey yok. Varsalar, kaç kişiyseler; Hekim olan Hekim’leri saygı ve sevgiyle anmak dışında bir düşüncem bulunmuyor.
Doktorların aldıkları tıp eğitimi doğrultusunda yapacakları; yasa ve yönetmeliklerle belirlenmiştir. Hatta birey olarak Doktor; o yasaların da önündedir(denebilir). İşleyiş bellidir. O işleyişin içinde bir Doktor’un bir Ebe ile, bir Sağlık Memuru ile, bir Hemşire ile, bir Laborant’la, bir Röntgen Teknisyeni ile (v.s.) yaptıkları şeyler iç içe olmakla birlikte; ayrıdır. Birliktelikleri/bir ekip oluşturmaları; buna engel olmak bir yana işleyişi sağlamlaştırır. (kolaylaştırır) Kimi zaman özellikle emekli Hemşire, Ebe ve Sağlık Memurlarının Doktorlara ait alanlara daldıkları, el attıkları olmuyor değildir. Ama bir yoğunlaşma, çoğalma yoktur. Bir Sağlık Kabini ile, bir Klinik hatta bir Hastane o birlikteliğin gücüyle yan yana durabilir. (duruyor da) Kuşkusuz oradaki konsensüs bir takım mücadelelerin sonucudur. Ama sonuç olarak oluşturulmuştur. Orda Doktor; Doktor’dur, Ebe de; Ebe. Bir kadına doğum yaptıran Ebe bilgi ve birikimini aşan noktada hastayı Doktor’a göndermesini bilir. Bu durum Sağlık Memuru için de böyledir, diğerleri için de. Benzer bir işleyiş doğal olarak Veteriner Hekimler, Veteriner Sağlık Teknisyenleri, Sun’i Tohumlama Teknisyen’leri ve Laborantlar için de beklenmelidir. (olmalıdır) Geçmiş yıllara bakarak böyle bir işleyişin olduğuna (olacağına) dair güçlü kanıtlar da mevcuttur. Hatta yasalardaki esnekliklere rağmen doğrudan pratiğin kendiliginden oluşturduğu bir işleyiştir sözkonusu olan. Hatta yönetim kadroları içinde yer alsın almasın; İlçelerde, Köy Gruplarında yalnız çalışmak zorunda olan/kalan Teknisyen’lerin bilgi ve becerisini yetiştiriciye sunmasına göz yumarlar. Hatta kendilerinin de üstüne basa basa belirttiği ve yasa dışı buldukları onaylarla Belediye Veterinerliği bile yaptırırlar. Bugün küçük ve merkeze uzak ilçe merkzlerinde, köy gruplarında çoğunlukla özel klinik yoktur, üstelik yetiştiricinin en yakın Veteriner Hekim’e ulaşması hem zaman açısından hem de maddi açıdan olanaksız gibidir. Teknisyen bu koşullar içinde aşılama, tohumlama, tedavisi belli uygulamalar, doğum hatta küçük cerrahi müdaheleleri başarabildikleri ve kendilerine güvendikleri ölçüde yaparlar. (yapmaya çalışırlar) Kaldı ki yetersiz ya da yeterli değildir. Meslek liselerinde (ve daha üst öğrenimlerinde) kapsamlı olmasa da belli bir eğitim zaten almışlardır.
Kuşkusuz bugün bile Hekim ile Teknisyen arasında ayrımlar koymakta birileri zorlanıyorlarsa bunun nedeni aldıkları eğitim kadar koşulların dayatmasıdır. Ama aynı teknisyen çalıştığı yere Hekim geldiğinde asıl alanına geri dönmeyi bilir. Operasyonlarda Hekim’e yardımcı olur, aşılama, eneme, tohumlama, gebelik muayenesi, kan alma (ilaç uygulama) gibi öteden beri yapageldiği işlerine döner. Kimi istisnalar dışında genelde bu böyledir.
Bu süreçte hiçbir Veteriner Hekim çalıştığı bölgeden, büyük merkezlerden, büyük ilçelerden kopup da oralara gitmeyi düşünmez! Bunun için haklı bulunabilecekleri gerekçeleri de vardır. Hatta haklıdırlar. Oradaki haklılıksa Hekim’likten çok kişisel sorunlarıyla ilgilidir. Galiba sorun da burada düğümleniyor. Tayin yönetmeliklerinin işleyişinin yaşadığı sorunlar ya da tayin yönetmeliklerinin işletilemezliği, hatır-gönül işleri, referanslar, “hmili kart yakınımdır”lar, ve siyasi birliktelikler sayesinde orda kalmayı sürdürürler. Ben tabii ki böyle bir düzlemde Veteriner Hekim’lerin ve VST’lerin doğal olan yetki sorunlarının çözülmesini, pratiğin yasalarla desteklenme düşüncesinin karşısına çıkmalarını anlaşılır ve dürüst bulmam. Eğer birileri o ilçeye, o birime gelmiyorsa devlet de oradaki teknisyene her şeyi yapmalısın diyorsa, İlçe Tarım Müdürlüğü Veteriner Hekimliği işlerini ona bırakıyorsa söylenecek hiçbir şey yoktur. Çoğu gelişmemiş küçük ilçelerde (şimdi yeniden köy mü oldular acaba!!!) durum hep aynıdır. Tam burada üç ilçe merkezinde hem de uzun bir süreç aynı işleyişin içinde bulunduğumu belirtmemin hiçbir sakıncası yok. Bütün bu gerçeklikler karşısında VST’lerin yetkilendirilmesinin karşısında durulmasını (ben) anlamam! Bu tabii ki tartıştığımızın bir tarafı, ikinci bir yanı daha var ki ona da birazdan geleceğim.
Ne kadar Yasalarda VST’lerinin bütün pratiklerini Vet.Hekim nezaretinde yapmaları gerektiği belirlenmiş ise de bunun hiçbir geçerliliği yoktur. (Danıştay’ın nihai kararına bakınız) Geçeliliği olduğunu söyleyen de gülünç duruma düşer. Çoğu zaman görevlendirmeler sonrasında ve özel olarak aşılamasını, tohumlamasını, ilaç uygulamasını, gebelik muayenesini neredeyse tam bağımsız olarak gerçekleştiren VST’nin emekli olduğunda ya da devletin kurumlarında çalışmadığında bunları (serbest olarak) yapması en doğal hakkıdır. Yoğunluklu olarak uygulamaya yönelik, pratikle sınırlı bir eğitim-öğretim karşısında kimsenin diyebileceği bir şey yoktur. Veteriner Hekimlerin çoğalması, Veteriner Fakültelerinin yılda bine yakın mezun vermesi bu gerçeğin üstünü örtemez.
Eğitim üstüne düşüncelerim, eğitimden ne anladığım, ne anlamadığım az çok biliniyor. Bugünün eğitiminden, öğretiminden fazla bir beklentimin olmadığını her düzlemde açık ediyorum. Bu işin ikinci yanı dediğim şey de bu: yani Vet.Hekim’lerin donanımı ya da donanımsızlığı. Bunun müsepbibi kuşkusuz eğitim sisteminin kendisi. Uzağa gitmeye gerek yok; başarısız hayvancılık politikalarının günahının hepsini bürokratlara yüklemeye hakkımız yok. Hayvancılığın ve Vet.Hekim’lerin içine düştüğü durumu biraz da Vet.Hekim’lerin kendisiyle açıklamak durumundayız. Çünkü adım adım Vet.Hekim’ler o donanımsızlığı ve onun getirdiği başarısızlıkların sonucunda VST’lerin yaptığı işleri yapar oldular. Kendi alanlarını(yani Hekim’liği) boşladılar, boş bıraktılar. Vet.Hekimlik; aşı uygulamak, enjeksiyon yapmak, tohumlama yapmak (v.s. veya) ilaç satmakla sınırlanır oldu. Bunu da Hekim’liğe sığmayan bir düzeyle yapmaya başladılar. Hekim’liği bırakıp Teknisyen’liği tercih ettiler. Bugüne koşut zahmetsiz para kazanmayı tek amaç olarak önüne koyanların (VST’lere karşı) bu tavrı anlşılırdır da. Kapısında “TAZE NİLVERM GELDİ” diye yazan kurum ya da klinik, klinik değil; önündeki veresiye defterinden kafasını kaldırmayan bir Hekim, Hekim değildir artık! Olsa olsa bir ticaret erbabıdır. Veresiye satan mahalle bakkalıdır! Herhangi bir ilaç şişesinin tıpasında hazır tuttuğu plastik enjektörüyle “müşteri” bekleyen Hekim’in “Hekim”liğini kimse açıklayamaz bana! Parayı bilim adamlığının önüne geçiren Hekim’i kimse savunamaz!
Tekrar belirtmem gerekiyor: Vet.Hekim’in de VST’nin de pratikte çalışmaları birbirinden ayrıdır, ayrılmıştır. Hekim Hekim’liğini icra eder, Teknisyen de Teknisyen’liğini. Bunun dışındaki her şey abesle iştigaldir.
Ne söylenir o zaman? Vet.Hekim’lerin devasa ve granitten bir yapı gibi VST’lerin önüne dikilmesine yalnızca gülünür! Yıllardır Vet.Hekim’lerden görece bağımsız uygulamalarını sürdürmekte olan VST’lerin yetkisizliği (yetkisiz sayılması) ne yazık ki bir gerçeklik olmayıp Vet.Hekim’lerin kurguladığı bir şeydir. Olsa olsa bir fantezidir. Vet.Hekim’lerin üstünden atladıkları çıtayı kırmasıdır. Öyle görmek, öyle düşünmek istedikleridir. Uygulamada ve gerçeğin içnde ne yazık ki hiçbir somut karşılığı yoktur. (Danıştay da bu yönde nihai kararı vermiştir zaten…)
Ne yapacağız peki? Kuşkusuz bu da çok açıktır, ayan-beyan ortadadır. Vet.Hekim’leri Hekim’lik yapmaya çağırmaktan, buna zorlamaktan başka seçeneğimiz bulunmuyor. Yok! Bırakalım tohumlamayı, aşılamayı VST’ler yapsın. Emekli olan VST sağlık kabinini açsın. Eczacılar ilaçlarını satsın. Belki böylelikle Vet.Hekim’ler tekrar Hekim’liğin çıtasını yükseltip; bilim adamlığına yaraşan yere çıkabilirler. Doktor ve Vet.Hekim’i yan yana koyduğumuzda aralarında ayrımlar bulmayız. Vet.Hekim’lerin niye köpek tasması, sinek ilscı, yalama taşı (v.s.) sattıklarının yanıtını vermekten kurtuluruz. Yetki mi dediniz: o da ne? Her pratik bir şekilde kendi teorisini üretir. Bunu bir yasayla temellendirir. İnsanın zihninde kurguladığı gerçeklik başka bir şeydir, gerçek başka bir şey! Anladık mı (anladılar mı) acaba???!!!
Halim Şafak Şanlıdağ
11 Kasım 2008
10-15 Kasım 2008 Avrupa Veteriner Hekimliği Haftası
"Sağlıklı Hayvan Sağlıklı İnsan Demektir" diye yıllardır söylüyoruz. Umarım ülkemizdeki veterinerlik hizmetleri de Avrupa seviyesine erişir. Ancak AB Veteriner Platformu sitesinde, ana sayfada yayımlanan haber pek iç açıcı görünmüyor. (Türkiye Cephesinde Değişen Bir Şey Yok: İLERLEYEMEME RAPORU)
16 Ekim 2008
Veteriner Sağlık Teknisyenleri Haftası
09 Ekim 2008
Veteriner Hemşireliği Haftası 26 Ekim - 1 Kasım 2008 Veterinary Nursing Week
12 - 18 EKİM ULUSAL VETERİNER SAĞLIK TEKNİSYENLERİ VE TEKNİKERLERİ HAFTASI
Bu yıl ikincisini kutlayacak olduğumuz Veteriner Sağlık Teknisyenleri ve Teknikerleri Haftası etkinlikleri çalışmasına başlandı. Hayvan sağlığı hizmetlerinde oldukça önemli bir yer tutan Veteriner Sağlık Teknisyenleri/Teknikerleri mesleki gururunu bu hafta ile pekiştirecek. Bütün meslektaşlarımızın haftası kutlu olsun!
Not : İngiltere Veteriner Hemşireleri Haftası (National Veterinary Nursing Week) 26 Ekim - 1 Kasım 2008 tarihleri arasında kutlanacak Kutlama sayfasına bakmak için :BVNA National VN Week 2008 .
We prepare to the celebrate for National Veterinary Technicians/Technologists Week on October 12 - 18, 2008. We are Veterinary Technicians, we are the heart of animal health care. Be proud You are Veterinary Technician / Veterinary Technologist
17 Eylül 2008
Erzurum Aşkale'de Anthrax Hastalığı
Erzurum'un Aşkale ilçesi Ortabahçe köyü, büyükbaş hayvanlarda Şarbon hastalığı görülmesi üzerine karantinaya alındı.
Hasta hayvanın etinden yiyen 6 kişi de, tedavi altına alındı.
Şarbon hastalığı görülmesi üzerine Ortabahça köyünde karantına tedbirleri uygulanıyor.
Hastalığa yakalanan 6 kişinin tedavileri, Erzurum'da devam ediyor.
Kontolsüz ve kaçak olarak kesilen hayvanların etlerinin yenilmemesi, yetiştiricilerin de hayvanlarını aşılatmaları istendi.
[Kaynak : TRT]
Anthrax (Şarbon) Hastalığı Nedir?
Antraks, sporlu bir basil olan, Bacillus anthracis tarafından oluşturulan septisemik, akut infeksiyöz zoonoz bir hastalıktır. Enfeksiyon, vucut ısısının yükselmesi, dalağın şişmesi, kanın koyu renk alması ve pıhtılaşmaması deri altı ve subseröz dokularda serohemorajik infiltrasyonların oluşması ile karakterizedir.
Hastalık en fazla sığır, koyun, keçi, manda, deve ve geyiklerde daha az olarakta domuz at ve karnivorlarda gözükür. Genç hayvanlar daha duyarlıdır. Hastalanan hayvanlar, ölümden 1-2 gün önce sütleriyle gaita ve idrarları ile basil çıkarırlar. B. antracis, ölen hayvanların vücudunda spor oluşturmaz. Ancak, hayvana otopsi yapılırsa veya ölen hayvanların ölümünden sonra tabii deliklerden gelen kanın hava ile temasında basiller spor verirler. Etkenin vejatatif formu, diğer sporsuz bakteriler kadar dayanıklıdır. Açılmamış kadavralarda vejatatif formları putrefikasyonun etkisiyle 3-6 günde tahrip olmaktadır. Buna karşın sporları çok dirençlidir. Sporları sularda, toprakta, meralarda uzun süre (50-60 yıl) canlı kalabildiğinden dolayı bu sporlarla bulaşık yerler infeksiyon kaynağı olarak rol oynarlar. Bu nedenla kadavralar açılmadan meralardan ve akarsulardan uzak yerlere iki metre kadar derine gömülmeli ve üzerine sönmemiş kireç dökülmelidir.
Bulaşma:
1. Sindirim sistemi ile: Bulaşık ot, yem gibi gıdaların ağız yolu ile alınması ile olur.
2. Solunum yolu ile: Hayvanlarda nadir görülen bu bulaşma şekli insanlarda sporların, hayvan postu, kıllar, yün ve yapağı ile gerçekleşir.
3. Deri yolu ile: Deride oluşan çeşitli portantrelerden (ısırma, kırpma, sıyrık, çizik v.s.) etkenin girmesiyle olur. İnsanlar ise kontamine et, kan, temas yolu ile hastalığı alırlar.
Semptomlar:
İnkübasyon periyodu, hayvanın türüne, direncine, vücuda giren etkenin miktarına, virülansına ve etkenin giriş yoluna göre değişir.
Hastalık koyun ve keçilerde perakut ve akut bir seyir izleyerek çok kısa zamanda ölümle son bulur. En fazla titreme, sersemlik, solunum güçlüğü, kan işeme ve doğal deliklerden kan gelmesi gibi klinik bulgular görülür. Sığırlarda tablo daha az belirgin olmakla birlikte koyun ve keçilere benzer.
Hastalık insanlarda, deri şarbonu, akciğer şarbonu ve ender olarak görülen bağırsak şarbonu olarak üç ayrı şekilde görülür. Deri şarbonu; papül, vesikül ve püstülle karakterize üzerinde siyah bir kabuk bulunan nekrotik ülserler şeklinde görülebileceği gibi, bağ dokusu, boyun, göğüs ve göz kapaklarının deri altı dokusunda ödemler ve bu ödemli alanın üstünde vesikülle karakterize bir şekilde de görülebilmektedir. Akciğer şarbonu; özellikle hayvan yünleri ve kıllarıyla uğraşanların sporları solumasıyla meydana gelmektedir. Ağır bir hemorajik bronko-pnömoni ile karakterizedir. Bağırsak şarbonu; genel durum bozukluğu ve şiddetli bir gastro-enteritis ile karakterizedir. Tanı koymak güç olduğundan dolayı kurtuluşu yok gibidir. Bu klinik formların birisinde etken kana karışıp septisemi yaparsa hastalık öldürücü bir hal alır. Menenjitin de görüldüğü vakalar mevcuttur.
Teşhis:
Klinik olarak teşhisi zordur. Çünkü ani ölüm yapabilen ve yakın semptom gösteren yanıkara, basiller ikterohemoglobinuru, leptospriosis, piroplasmosis, klostridyal infeksiyonlar ile karıştırılabilir.
Laboratuvar Muayeneleri:
Laboratuvarlara hasta veya ölen hayvandan 3-4 adet kan frotisi, steril bir pamuğa emdirilmiş kan, hayvan açılmışsa dalak ve diğer iç organlardan parçalar en kısa zamanda laboratuvara ulaştırılmalıdır.
Korunma:
Mera bulaşmasını önlemek için şüpheli ve tehlikeli meralar duyarlı hayvanlara kapatılır. Ot ve samandan şüpheleniyorsa bunlar imha edilir. Hastalık ahırda çıkmış ise hastalar tecrit edilip hekim gerek duyarsa sağıtıma alır. Sağlamlara aşı uygulanır. Ahırdaki malzemeler dezenfekte edilir. Aşı yapıldıktan 10-14gün içersinde bağışıklık gelişir. Tek tırnaklılarda bu süre biraz daha uzun olabilir.
Kaynak : Erzurum Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü
15 Eylül 2008
Midemizdeki Hayvan Mezarlığı - Can Dündar
Yürüyen bir banda ayaklarından baş aşağı asılan tavuklar elektrik verilmiş bir suya sürükleniyormuş.
Su çıkışında elde bıçak bekleyen iki kasap, sersemleyen tavukların kafalarını gövdelerinden ayırıyormuş.
Elbette bu ölüm, elleri ayaklarına düğümlenerek vahşice sürüklendiği bir çukur başında aciz çırpınırken gırtlağı kesilen, kan revan içinde hırıldayarak can çekişen koyunların, danaların, develerin görüntüsü yanında daha "medeni" sayılır.
Türkiye, her kurban bayramında sokaklarında yaşanan vahşet görüntüsünü önleme mücadelesi veriyor son birkaç yıldır... Kan gölü içinde ve bir sinek ordusu eşliğinde keyifle kurban derisi yüzen insan görüntüsünü, tarihe gömmeye çalışıyor.
Bu, "medeniyet" yönünde önemli bir adım bence...
Ama daha önemli bir adım var sırada:
İnsanoğlunun hayvanlarla ve etle ilişkisini deşmek.
* * *
Ben vejetaryen (et yemeyip, sadece ot yiyenlerden) değilim. Ama vejetaryenlere hak veren ve onlardan biri olmaya özenen biriyim.
İlginç bir algı düzeyi bu...
Hayata onların penceresinden bakmaya başladınız mı, o güne dek sıradan gelen pek çok ayrıntı, tüyler ürpertici görünmeye başlıyor:
İte kaka kamyonlara yüklenip infaza götürülen ve haftalarca masum mesut oynadığı bahçede boğazlanan hayvanlar, parçalanmış çeneleriyle pis su dolu bir kovada çırpınarak ölümü bekleyen balıklar, içkili sabahlarda süslenip getirildikleri soframızda keyifle kaşıkladığımız kelleler, beyinler, gözler, bağırsaklar...
Dışarıdan bir gözle bakmaya çalışın; bunun insanoğlunun barbar yüzünün fotoğrafı olduğunu siz de göreceksiniz.
Kurban Bayramı tatili için ideal bir kitap tavsiye edeceğim bugün:
"Vejetaryenliğin Yararları" (Sadık Hidayet, Yapı Kredi Y. 1997).
Budist bir İranlı yazarın kaleminden çıkma, kışkırtıcı bir kitap bu... Etin, hem insan bedeni, hem insanlık düzeni için zararlı olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.
Kitap, insanoğlunun aslında bir "otobur" olduğu iddiasında...
Bunu da inandırıcı gerekçelerle açıklıyor:
İnsanın ağzı, avını yutabilmek için etoburlarınki gibi açılmaz.
Elleri pençesizdir, maymun atalarınınki gibi ağaca tırmanıp meyve toplayabilir, ama kuş yakalayıp parçalayamaz.
Köpekdişleri diğer dişlerden uzun değildir. Doğada dişi çürüyen tek canlı insandır.
Gözleri diğer etoburlar gibi karanlıkta görmez.
Burnu uzaktan canlı hayvan kokusu alamaz.
Midesi etobur hayvanlarınkine göre ince ve güçsüzdür.
Mide salgıları ve pankreas bezi eti çözündürmez.
Karaciğeri etteki azotu uzaklaştıramaz. O yüzden gut, romatizma ve sinir hastalığına yakalanır.
Etobur hayvanların kısa bağırsakları bozulmuş eti derhal dışarı attığı halde, insanın uzun bağırsaklarında kalan et kokuşur ve öldürücü mikroplar üretir. Bağırsak hastalıkları ve apandisit bu bozulmadan doğar.
Et yiyenlerin dilleri kirlidir, nefesleri kokar, dışkıları pis ve düzensizdir. Hindistan'da et yiyenlerin, vejetaryenlere göre daha çok kansere yakalandıkları saptanmıştır.
Kitap, savını kalori cetvelleri ve ünlü vejetaryenlerin isimleriyle destekledikten sonra, bir gün insanoğlunun doğanın sunduğu besinlerle yaşamanın huzurunu keşfedip hayvanlara yaptığı işkenceye son vereceğini ve bu barbarlık günlerini utançla hatırlayacağını yazıyor.
* * *
Stajyer bir vejetaryenin tavsiyesine uyup bahçenizdeki masum hayvanın bakışlarına dikkat edin bugün:
Yarın onu midenizde sindiriyor olacağınızı bilmek, sizde nasıl bir duygu uyandırıyor?
İyi bayramlar.
CAN DÜNDAR
Not : Yazının altına verdiğin linke girip hayvanların kesilme anlarını hissettikleri gazete haberini de okuyun!
KAYNAK : Hayvan Hakları Federayonu
13 Eylül 2008
İş İlanı : Atasancak Veteriner Sağlık Teknisyeni Arıyor!
Suni Tohumlama ve Sürü Sağlığına hakim Veteriner Sağlık Teknisyenleri aranıyor...
05425537590
AtaSancak Acıpayam Tarım İşletmesi San. ve Tic. A.Ş.
Ucarı Yolu Üzeri 20800 Acıpayam/DENİZLİ
12 Eylül 2008
İş İlanı : Veteriner Sağlık Teknisyenleri
OSMANİYE Koyun ve Keçi Yetiştiricileri BİRLİĞİNDE
çalıştırılmak üzere Veteriner Sağlık Teknisyenleri aranmaktadır.
İlgilenenlerin başvurularını bekliyoruz.
İşsiz meslektaşımız kalmasın.
Başvuru için hasanbabacik@hotmail.com
0532 4160918--0553 4160918--0541 4160918
07 Eylül 2008
Yeni Veteriner Fakülteleri Açılması Konusunda Bir Görüş
Değerli meslektaşlarım,
Son günlerde grubumuzda sıkça tartışılan Sivas'ta veteriner fakültesi
açılması , öğrenci kontenjanlarının fazlalığı ve öğretim kalitesinin
düşüklüğü gibi konular üstüne emekli bir öğretim üyesi olarak ben de
görüşlerimi açıklamak isterim. Üniversitelerde yeni fakültelerin
açılması ve öğrenci kontenjanlarının artırılması hususu hükümetlerin
her yıl üniversite çağına gelen genç nüfusu açıkta bırakmamak adına
YÖK'e uygulattıkları popülist politikaların bir sonucudur. Bu
sorunların çözümü yıllar önce YÖK'e verdiğim bir raporda da
belirttiğim gibi orta öğretim sisteminin yeniden yapılandırılmasına
bağlıdır. Almanya'da olduğu gibi zorunlu ilk öğretimden sonra
öğrenciler öznel (objektif) bir ölçme- değerlendirme sistemi ile ara
eleman yetiştiren okullara yönlendirilseler hem üniversite
kapılarındaki yığılmalar azalır hem de Türkiye'nin gereksinim duyduğu
ara eleman gücü yetiştirilmiş olur. Günümüzde iyi yetişmiş bir ara
elaman sanayide daha kolay iş bulmakta ve yüksek okul mezunundan daha
çok para kazanmaktadır.
Öğretim kalitesinin düşüklüğü sorunu ise mesleki orta öğretim
kurumlarından yüksek öğretim kurumlarına dikey geçişin sağlanması ile
çözümlenebilir. Fakülte öğrenciliğim sırasında sınıfımızda
kontenjanla gelen üç Hayvan Sağlık Memuru (şimdilerin Veteriner
Sağlık Teknisyeni) ağabeyimiz vardı. Evli olan bu arkadaşlar hem memur
olarak çalışırlar hem de derslerde diğer öğrencilerden daha başarılı
olurlardı. Çünkü onların önceden bildikleri latince anatomik
terimleri, hastalık adlarını ezberlemek için bizler büyük çaba ve
zaman harcardık.Görüşümü mesleğimiz özelinde netleştirmem gerekirse
,veteriner hekim olmak isteyen orta öğretim çağına gelmiş bir öğrenci
eğer yeteneği varsa genel kültür derslerinin de okutulduğu
veterinerlikle ilgili yeni oluşturulacak bir orta öğretim kurumuna
yönlendirilmeli ,isteyen bu okuldan mezun olduktan sonra ara eleman
olarak hayvancılık sektörüne girmeli, isteyen ve başarılı olan da
veteriner fakültelerinde öğretimini sürdürmelidir. Böylece yeni
veteriner fakültelerinin açılması ve kontenjanlarının artırılması
sorunu da kendiliğinden çözümlenmiş olur. Fakültelerdeki öğretim
kalitesinin düşüklüğü sadece ülkemize özgü bir sorun da değildir.
1991 yılında araştırma ve inceleme yapmak üzere bulunduğum Almanya'nın
Giessen Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji Kliniği'nin Şefi olan
eski arkadaşım Prof.Dr.Bostedt bir gün sınav yapacağını ve istersem
izleyebileceğimi söyledi. Katıldığım sınavda son sınıf öğrencilerinin
sorulan soruların çoğuna uygun yanıtlar veremediklerine hayretler
içinde tanık olmuştum .Bir ara Prof.Bostedt 'in mahcup olduğunu ve
"Hazım,sizde de böyle mi?" diye sorduğunu anımsıyorum. Bu konudaki net
görüşüm şudur. Dünya'da ve Türkiye'de ister donanımlı ister donanımsız
olsun veteriner fakültelerinin tam bir mesleki yeterliliğe sahip
veteriner hekimler yetiştirmesi beklenemez. Eskilerin deyişiyle
fakülteler sadece meslekteki kilitleri açmak için anahtar verir.
Mesleki deneyim yaşamın içerisinde kazanılacak bir olgudur ve asıl
olan mezuniyetten sonra uygulanacak mesleki geliştirme programlarıdır.
Kanımca bugün veteriner hekimliğin en önemli sorunu fakülte
öğretiminin yetersizliği değil mesleki geliştirme programlarının yok
denecek kadar az olmasıdır. Bilindiği gibi, günümüzde temel bilimler o
arada da insan ve hayvan tıbbında baş döndürücü gelişmeler
yaşanmaktadır. Bunun en son örneği klon köpeğin doğum yapabileceği
olgusudur. Fakültelerde öğrenilen bilgiler kısa sürede hem eskimekte
hem de üstüne yeni bilgiler eklenmezse uçup gitmektedir. O nedenle
artık her ilde bulunan veteriner hekim odaları bölgelerindeki
veteriner fakültelerinin de desteğini alarak özellikle üyeleri için
mesleki geliştirme programları açmalı ve yılık belli bir krediyi
tutturamayanlara yaptırımlar uygulamalıdır. Ancak bu programların kısa
süreli olmasına ve work-shop' lar biçiminde pratik konuları içermesine
özen gösterilmelidir .Çünkü günümüzde e-kütüphane olgusu her türlü
teorik bilgiye erişimi inanılmaz ölçüde kolaylaştırmıştır.
Son olarak, hazır sizleri bulmuşken "yorgan gitti,kavga bitti" öz
deyişini "yorgan gitti,kavga bitti mi?" şeklinde değiştirerek sormak
istiyorum. Nasıl olsa özlük haklarımızı ve suni tohumlama hak
edişlerimizi aldık diyerek mücadeleyi bırakacak mıyız yoksa
mesleğimizin çağdaş vizyonuna uygun yeni görüşler oluşturmaya devam mı
edeceğiz? Yazımı Mevlana'nın daha 13.yüzyılda söylediği ve her zaman
yinelediğim "Dünle beraber gitti düne ait ne varsa cancağızım, bugün
yeni şeyler söylemek lazım" özdeyişi ve Einstein'ın "Hiçbir sorun o
sorunu yaratan zihniyetle çözülemez" sözünü hatırlatarak bitirmek
istiyorum. Saygılarımla,
Prof. Dr. Hazım GÖKÇEN
Öteki yayınlar için lütfen tıklayınız
http://www.hazimgokcen.com/hzm/index.php?act=idx
hazimgokcen@gmail.com
yazının adresi : http://abveteriner.org/?sayfa=195
04 Eylül 2008
EK ÖDEMEDE YAPILAN ADALETSİZLİK!
Tarım Bakanlığı Çalışanları:
Bizler Tarım teşkiltında Ölümcül Hayvan Hastalıkları olan Şarbon, Brucella, Mankafa, Deli dana, Kuş gribi,Kırım Kango Kanamalı ateşi vb.gibi daha bir çok Hayvan hastalıkları ve Zararlıları ile birlikte mücadele eden ön planda olmak üzere Veteriner Hekimlerle omuz omuza yaz, kış, hava şartları ve mesai saatleri gözetmeksizin görev yapan VETERİNER SAĞLIK TEKNİSYENLERİ / TEKNİKERLERİYİZ.
Daha önceden beri süre gelen ücret dengesizliği veteriner hekimlere verilen % 98 ek zamla tam olmasa da giderilmeye çalışılmıştır.
Veteriner Sağlık Teknisyeni/Teknikerleri ise % 58 lik verilen ek zamla dahada mağdur edilmişlerdir. Veteriner Sağlık Teknisyenleri/Teknikerleri göz ardı edilmişlerdir.
ÖRNEK : Bir ziraat mühendisine yapılan zam oranı % 82, Ziraat Teknisyenine/Teknikerine yapılan zam oranı % 68 aradaki fark % 14 dür.
Bir Veteriner Hekime yapılan zam oranı % 98 bir Veteriner Sağlık Teknisyeni/Teknikerine yapılan zam oranı % 58 dir, aradaki fark %40 dır.
Bu ek zamlarla Ziraat teknisyeni/Teknikeri ile Veteriner Sağlık Teknisyeni/Teknikeri arasındaki ücret farkı yaklaşık 200 YTL olmuştur.
Daha önceden bir Ziraat teknisyeni ile bir Veteriner Sağlık Teknisyeni aynı ücreti almakta idiler. Öğrenim gördükleri yıl aynı memuriyete başlama dereceleri/kademeleri aynı, aynı kurumda çalışırlar, aynı araçlarla görev alanlarına giderler, biri araziye gider, bizler hayvan ahır veya barınakları olan besi hanelere gideriz.
Bu adaletsizliğin giderilmesi için;
Sendika yetkililerimizi bu konu ile ilgili göreve davet ediyor, Sendika yetkililerimizin konu ile bizzat ilgilenecekleri düşüncesi ile iyi çalışmalar diler saygılar sunarım.
Ali BOZAN Veteriner Sağlık Teknisyeni
23 Ağustos 2008
Diyarbakır'daki Hayvan Barınağı AB Kriterlerine Uydu
Hayvan barınağı denilince akla hemen hayvanların pislik içinde, üst üste, açlık, susuzluk ve hastalıklarla boğuştuğu yerler geliyor. Ancak bütün bu olumsuzlukları akıllardan silecek özelliklere sahip barınaklar da yok değil. "Keşke bütün barınaklar böyle olsa," dedirtecek örneklerden biri de Diyarbakır'da. Üstelik birkaç yıl öncesine kadar 'ölüm kampı' olarak bilinen bu barınak, hayvanseverlerin yoğun çabaları sonucunda tamamen değiştirilip AB standartlarına uygun olarak yeniden inşa edildi. Diyarbakır Belediyesi Hayvan Barınağı fiziki koşulları kadar köpeklere gösterilen büyük özenle de dikkat çekiyor. Hayvanların aşıları zamanında yapılırken, gıdaları da özenle seçiliyor. Kimsesiz yavru köpekler sokaktan toplanıp gerekli aşı ve bakımları yapıldıktan sonra sahiplenmek isteyenlere veriliyor. Tüm aşı ve tedavileri hijyenik şartlarda yapılan köpeklerin kulübeleri de oldukça modern. Minik villaları andıran ve ısı yalıtım sistemiyle inşa edilen barınaklarında mutlu bir yaşam sürdüren köpeklere askeri birliklerden de yemek desteği geliyor. Küçük yavru köpekler ise özel mama ile besleniyor. Barınağın personeli de hayvansever bir ekipten oluşuyor. Belediye Hayvan Barınağı veterinerlerinden Vesile Karakaş, "Hayvanlara sevgiyle bir adım atarsanız onlar size 10 adım atar. Köpekler, kediler çok duygusaldır. O duyguyu hissettiği anda mutluluktan deyim yerindeyse adeta uçar," diyor.
SEVGİYE İHTİYAÇLARI VAR
Diyarbakır- Ergani karayolunda kurulan barınakta, iki veteriner hekim, iki veteriner sağlık teknisyeni ve 17 bakıcı bulunuyor. Personel, barınaktaki 57'si yavru, toplam 355 köpeğe deyim yerindeyse gözü gibi bakıyor. Veteriner Hekim Akın Koçhan "Biz onları barınakta asla yalnız başlarına bırakmıyoruz. İçlerine girip oyunlar oynuyor, başlarını okşayıp seviyoruz," diyor. Sokaktan toplanan köpekler aşıları yapılıp, hastaysa tedavi edildikten sonra alındıkları mahallere de bırakılabiliyor. Barınak görevlileri köpeği bırakırken, mahalle muhtarına gidip köpeğin aşılarını yaptıklarını gerekli işlemlerden sonra mahalleye bırakıldığını belirterek, muhtara adeta köpeği zimmetliyor. Muhtar da köpeğin olası saldırgan tutumu ya da hastalığı durumunda tekrar durumu barınak görevlilerine bildirmek zorunda. Akın Koçhan "Genelde sakin ve zararsız olanları gerekli bakımları ve aşılarından sonra alınan yere bırakabiliyoruz. Ama o muhtarın kontrolünde. Şimdiye kadar çok az sayıda köpeği sokağa saldık," diyor.
[Sabah]
Veteriner Sağlık Teknisyenleri ve Teknikerleri Adaletsiz Ek Ödemeyi Protesto Ediyorlar!
*Veteriner Sağlık Teknisyenleri ile Ziraat Teknisyenleri arasındaki maaş farklılığı yaklaşık 200 ytl civarında oldu.
*Veteriner Hekimler istediklerini almış ve Ziraat Mühendisleri ile aralarındaki maaş adaletsizliği giderilmiş oldu .Biz Veteriner Sağlık Teknisyenlerinin hesaba dahil edilmemiş olması, çalışma barışına gölge düşürmüştür.
*Özel Hizmet Tazminat Puanlarında artışın sağlanması konusunda bir çalışma olmadığı görülmektedir.
*Sağlık Bakanlığı Personeline göre değerlendirilip, Tarım Bakanlığı sadece Veteriner Hekimleri göz önünde bulundurmaktadır. Veteriner Sağlık Çalışanları olarak özveri ile görev yapan Teknisyen ve Teknikerler unutulmuştur.
18 Ağustos 2008
VETERİNER HEKİME %98 ORANINDA ZAM!
Ha Veteriner Sağlık Teknisyenleri / Teknikerleri Derneği bu mücadele sırasında ne yapıyordu acaba diye soracak olan olursa (hoş Vet.Sağ.Tek kimdir nedir diye sorarsanız da hiç şaşırmam!) Derneğimiz sağolsun üyelerini aidat borçlarına karşılık icra ile tehdit etme peşindeydi o yüzden gözden kaçırmış olmalılar..
Ayrıntlı Bilgiler :
Ab Veteriner
Memurlar. Net
06 Ağustos 2008
İşsiz TEKNİSYEN Kalmasın!
DEĞERLİ MESLEKTAŞLARIM
ASKERLİĞİNİ YAPMIŞ VEYA UZUN SÜRE TECİLLİ,SUNİ TOHUMLAMA YAPABİLEN,ENJEKSİYON,SERUM TAKMA,DOĞUM,KORUYUCU HİZMETLER,KONULARINDA KENDİLERİNİ GELİŞTİRMİŞ VEYA KENDİNE GÜVENEN GENÇ ÇİFTLİK TEKNİSYENİ ARAYAN BİR ÇOK YER BİLİYORUM.BENDE BU ÇİFTLİKLERİN BİR TANESİNİN VETERİNERLİK HİZMETLERİNİ YAPIYORUM VE VETERİNER HEKİME GEREK KALMADAN HER KONUYA HAKİM BİR ŞEKİLDE ÇALIŞTIĞIM İÇİN HERKEZ BANA BENİM GİBİ ÇALIŞACAK TEKNİSYEN ARKADAŞIM OLUP OLMADIĞINI SORUYOR BENDE TÜM BU KİŞİLERİN TELEFON NUMARALARINI VE ADRESLERİNİ ALIYORUM.ŞUAN BURSA DENİZLİ İZMİR BÖLGELERİNDE TEKNİSYEN ARAYAN BİRÇOK YER VAR.
İŞ ARAYAN TÜM GENÇ MESLEKTAŞLARIMA YARDIM İÇİN BURADAYIM.FAKAT LÜTFEN HERHANGİ BİR LİSEDEN MEZUN OLUPTA SADECE 2 YILLIK TEKNİKERLİK OKUYANLAR ARAMASIN.İŞVERENLERİN TEK TERCİHİ VETERİNER SAĞLIK MESLEK LİSESİ MEZUNU OLMAK VEYA VETERİNER SAĞLIK MESLEK LİSESİ ARTI MESLEK YÜKSEK OKULU MEZUNU OLMAK.TEK BAŞINA MESLEK YÜKSEK OKULU MEZUNLARI BU YAZIYI DİKKATE ALMADAN GEÇSİN...
guner-vet-tek@hotmail.com
0544 733 57 76
Kaynak : http://www.vested.org.tr/forums/index.php?topic=99.0
05 Ağustos 2008
Kene ile mücadele için KEN-DER kuruluyor
Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zafer Karaer, Türkiye’de birçok vatandaşın korkulu günler geçirmesine neden olan kene konusunda kalıcı çözümler üretmek için KEN-DER’i kurma kararı aldıklarını açıkladı.
“Türkiye’de ilk haşereyle mücadele derneği” olacak KEN-DER’i kurma fikrini, Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Dilaver Coşkun’un ortaya attığını belirten Karaer, sivil toplum örgütü bireyden daha çok yaptırımda bulunabileceği için kendisinin de kurucular arasında yer aldığını ifade etti.
Amaçlarının dernek tüzüğüne bağlı olarak faydalı işler yapmak olduğunu söyleyen Karaer, “Aslında Türkiye’de doğrular yapılıyor da... Ben yanlışların ortadan kaldırılması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’de özellikle kenelerle ilişkili olarak baktığımızda, çok fazla doğru bir şey yapıldığını söylemek mümkün değil. Gelinen noktada bir taraftan insanlar ölmektedir, bir taraftan da keneler çoğalmaktadır” diye konuştu.
TÜZÜĞÜ, İSMİ VE LOGOSU HAZIRLANDI
Karaer, kenelerin ağustos ayından itibaren insanların ve evcil hayvanların bulunduğu yerlerden yavaş yavaş çekileceklerini, küçük kemiricilerin üzerinde larva aşamalarını geçiren kenelerin ondan sonra da kış uykusuna yatmak üzere taşın, toprağın altına gireceklerini kaydetti.
Kenelerin eylül, ekim ayından sonra, mart, nisan aylarına kadar kış uykusuna yatacaklarını belirten Karaer, “Bu esnada da ülkede yetkili yetkisiz bütün ağızlar da -ki biz bunları 2002’den beri görüyoruz- kış uykusuna yatacaklar. Çözümde devamlılık olmayacak” görüşünü dile getirdi.
KEN-DER’in kene konusunda kışın ve yazın ne yapılabileceğini planlayacağını aktaran Karaer, derneğin tüzüğünün ve logosunun hazırlandığını kısa bir sürede kurulacağını belirtti. Karaer, “Adım atmak da önemli. Bu adımı attığımız için ben çok memnunum. Burada önemli olan olaya bakış açımızda bütünlük olması. Yazın da kışın da olayı aynı perspektiften görmek önemli. Arkadaşlarımız bu işin içinde insanlar. Konunun devamlılığının sağlanması açısından bu dernek önemli” diye konuştu.
Derneğin logosunun kene şeklinde olduğunu anlatan Karaer, en geç bir iki ay içinde KEN-DER’in faaliyete geçeceğini bildirdi.
Yapılan ön görüşmelere göre, dernek üyeleri arasında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Gazi ve Ankara üniversitelerinden yetkililer bulunduğunu bildiren Karaer, şunları söyledi:
“Katılımcı arkadaşların çoğunluğu kendilerini bu konuda yetiştirmiş ve ilaçlamanın biraz karşısında olan insanlar. Ben bu nedenlerle de görev almayı düşünüyorum. Gerçekten ülkenin gerçek problemlerine yönelik bir dernek, gerçekten çalışan bir dernek olması nedeniyle. İleri dönemlerdeki çalışmalarda probleme yönelik, problemi en aza indirme veya problemi çözmeye yönelik çalışmalar yapacağız. Herkes bu dernekle ilgili istekli, kafalarında soru olmayan ve çalışma gayreti içerisinde olan insanlar var.”
KILAVUZ DERNEK OLACAK
Karaer, Türkiye’de kene konusunda kurulan ilk dernek olacaklarını, ancak KEN-DER’in diğer haşerelere yönelik derneklere öncülük edebileceğini ifade etti. Karaear, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sivri sinekle ilgili de sıtma savaş birimleri var ama bir dernek yok. Bunun boyutları düşünülünce küresel ısınmaya bağlı olarak Afrika’da oluşan sivri sinek veya sıtma vakalarının, Türkiye’de de olma ihtimali olacak. Yapılanma itibariyle amacımız hem keneyle ilgili bir dernek oluşturmak hem de kene gibi vektör olabilecek durumda, hastalık etkenlerini taşıyabilecek durumdaki yaratıklarla ilgili de kılavuz dernek olması bakımından önem taşıyor. Çünkü Türkiye’de böyle kurum ve kuruluşlar yok.”
[Ntvmsnbc]
03 Temmuz 2008
İŞ İLANI : SUN'İ TOHUMLAMA DA ÇALIŞACAK VETERİNER SAĞLIK TEKNİSYENLERİ
SUNİ TOHUMLAMA VE DİĞER MESLEKİ İŞLER İÇİN
2 ADET VETERİNER SAĞLIK TEKNİSYENİ ARANMAKTADIR.
Ücret Tatminkardır Maaş ve prim
İLGİLENENLERİN AŞAĞIDAKİ ADRES VE TELEFONLARI ARAMALARI GEREKİYOR :
V E S T E D
1- Vedat BAŞTOLU (Veteriner Sağlık Teknikeri) 0 537 323 13 15
2- Hasan BABACIK 0 532 416 09 18
3- Bekir ESKİCİ 0 532 500 29 06
02 Temmuz 2008
Hayvancılıkta ABD'ye yılda 40 milyon dolar 'sperm parası' ödüyoruz
Söktaş Başkan Yardımcısı Hilmi Kayhan, Türkiye'nin suni dölleme için ABD'den yılda 2 milyon doz sperm ithal edip, 40 milyon dolar ödediğini vurguladı.
SÖKTAŞ'la tekstil sektöründeki önemli yerini koruyan Kayhan Ailesi, Aydın'ın Germencik ilçesi, Turanlar köyünde 1500 dönüm arazi üzerine kurdukları Efeler Çiftliği'nde Türkiye'nin en büyük süt sığırcılığı işletmesi noktasına geldi. Söktaş'ın Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları Muharrem Kayhan ve Hilmi Kayhan, şu ana kadar 28 milyon dolar yatırım yaptıkları Efeler Çiftliği'nde 3 bin 500 baş hayvan varlığına ulaştıklarını söyledi. 843 inekten günde 30 ton süt sağımı gerçekleştiren Efeler Çiftliği, 2009 için ciro hedefini 15 milyon dolar olarak koydu. Hilmi Kayhan, birkaç yılda 60 milyon dolarlık ciroya ulaşabileceklerini vurguladı.
ABD'ye sperm parası
Hilmi Kayhan, başlangıçta Avustralya'dan ithal ettikleri süt ineklerini, ABD'den aldıkları "sperm"le çoğaltma yoluna gittiklerini söyledi. Özellikle suni dölleme yöntemini benimsediklerini belirten Hilmi Kayhan, bir soru üzerine şu bilgileri aktardı: "ABD'deki 'sperm bankaları'nda doz başına fiyat 2 dolardan 100 dolara kadar uzanıyor. Biz ortalama 30 dolarlık dozlardan alıyoruz. Türkiye, ABD'den yılda 2 milyon doz 'sperm' alıyor. Ortalama 20 dolardan hesaplasak, ABD'ye yılda 40 milyon dolar sperm parası ödediğimiz ortaya çıkıyor."
6-7 yıldır yapıyorlar
Süt hayvancılığını 6-7 yıldır küçük aile işletmesiyle deneyen Kayhan Ailesi, bu işe daha büyük çapta girmek amacıyla Ege Bölgesi'nin yanısıra Konya Ovası'na kadar indi. Muharrem Kayhan, "Hayvan çiftliği için kendimize yatırım alanı ararken, tarıma uygun bölgeler üzerinde durmadık. Şu anda Efeler Çiftliği'nin bulunduğu alan da tarıma pek uygun değil" dedi. Muharrem Kayhan, Çiftliği Aydın sınırları içerisinde kurunca, "Efeler" adını seçmelerinin kendiliğinden geliştiğini ifade etti.
6 ay güney yarımküre
Hilmi Kayhan, Efeler Çiftliği'nin hayvan varlığına dönük ilk adımları atarken, 6 aydan fazla zamanını güney yarım kürede geçirdiğini kaydetti. Yaptıkları araştırmalar sonrasında Avusturalya'dan 3 bin 54 damızlık düve ithal ettiklerini vurgulayan Hilmi Kayhan, şöyle konuştu: "Damızlık düvelerin hepsini 8-9 aylıkken aldık. Ortalama her birine 2 bin dolar ödedik. Damızlık düve ithalatını bu noktada kestik. Bugün itibariyle çiftliğimizde 3 bin 500 hayvan bulunuyor. 5 yıl içinde hayvan varlığımız 7 bin 200 sağmala çıkacak. Yılda 75 bin ton süt üretir hale geleceğiz."
108 işçi, 200 çiftçi
Efeler Çiftliği'nde halen 108 personelin görev yaptığını bildiren Hilmi Kayhan, yemlik bitkileri anlaşmalı çiftçilerden sağladıklarını belirterek, şunları dile getirdi: "200 kadar çiftçiyle anlaştık. Onlar bizim için yemlik bitkileri ekiyor. Kendilerine her türlü desteği veriyoruz."
40 kilo yem, 100 litre su tüketip 32 litre süt veriyor
Hilmi Kayhan'ın verdiği bilgiye göre, yetişkin bir inek, günde ortalama 40 kilo yem tüketiyor.
Aynı ineğin günlük su tüketimi 100 litreye ulaşıyor.
Günde 3-4 kez yapılan sağımla bir inekten elde edilen süt 32 litreyi buluyor.
Söz konusu inekler verimli süt dönemini 5-5.5 yılda tamamlayıp, kesime gönderiliyor.
Çiftlikte doğan buzağılar arasındaki erkekler 20 günlükken Banvit'e satılıyor.
Paketin üzerinde 'Efeler Çiftliği' yazsın isteriz
SÖKTAŞ Başkan Yardımcısı Muharrem Kayhan, süt hayvancılığı dışında, doğrudan kendilerinin marka yaratarak, piyasaya girmeyi düşünmediklerini söyledi. Hilmi Kayhan ise, Türkiye'de sokak sütünde 1 milyondan fazla bakteri varken, Avrupa Birliği'nin (AB) bakteri oranını 50 bin sınırına çekmeyi düşündüğü ortamda kendilerinin 20 bin bakteriye kadar indiklerini vurguladı. Hilmi Kayhan, şunları söyledi: "Biz ürettiğimiz sütü şu anda Pınar'a veriyoruz. Pınar, paketin üzerine bastığı barkodlara sütü nereden aldığına kadar ayrıntıyı yazıyor. Ancak, bunu paket üzerinde doğrudan ismen belirtmiyor. Bizden aldıkları sütün girdiği paketlere, 'Efeler Çiftliği'nden alındığını yazmalarını istedik. Şu anda böyle bir uygulamaya girmeyi uygun görmediler."
Türk ineği yılda 2 ton, İsrail ineği yılda 10 ton süt veriyor
Hilmi Kayhan'a göre, Türkiye'de 5.5 milyon büyükbaş süt hayvanı var. Bunların 1.7 milyonu kültür ırkı.
Klasik Türk ineğinin yıllık süt verimi 2 tonu ancak buluyor.
Avrupa'da inek başına yıllık süt verimi 4 tona çıkıyor.
ABD'de bu rakam yıllık 8 tona ulaşıyor.
İsrail, inek başına yıllık 10 ton sütle rekor kırıyor.
Sıcaklık 25 dereceyi geçince inek strese giriyor, süt azalıyor
HİLMİ Kayhan, ineklerin eksi 20 derece ile artı 25 derece arasındaki ısı ortamlarında rahat hareket edebildiğini belirterek, şu bilgileri verdi: "Sıcaklık 25 dereceyi geçmeye başladığı andan itibaren inekler strese giriyor, iştahsızlık başlıyor. Bu da süt verimini anında düşürüyor. Bu yüzden sıcak yaz aylarında tepe pervaneler çalıştırıp, hafif su püskürtmeleri yaparak, ortamı serinletmeye çalışıyoruz."
[Hürriyet]
29 Haziran 2008
Veteriner Sağlık Çalışanlarının Özlük Hakları Hakkında Kanun Teklifi
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifim gerekçesi ile birlikte ekte sunulmuştur. Gereğini arz ederim. Saygılarımla.
Ramazan Kerim ÖZKAN
Burdur Milletvekili
GENEL GEREKÇE
21.03.2006 tarih ve 5473 sayılı Değişik Adlar Altında İlave Ödemesi Bulunmayan Memurlara Ve Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile birçok kamu çalışanının özlük haklarında iyileştirme yapılırken Sağlık Hizmetleri sınıfı personeli bu haklardan mahrum bırakılmıştır.
Birçok meslek elemanına değişik adlar altında ek ödemeler yapılmasından dolayı Sağlık hizmetleri sınıfında yer alan Veteriner Hekim, Veteriner Sağlık Teknikeri, Veteriner Sağlık Teknisyeni ve Laborantların özlük hakları emsal mesleklerin gerisinde kalmış ve bu çalışanlar mağdur edilmişlerdir. Bakanlar Kurulu özel hizmet tazminatları puanlarını artırmak için çalışma yapmışsa da puanların üst sınırı kanunla belirlendiğinden özel hizmet puanlarının artırılması mümkün olmamıştır. Bu düzenleme ile hayvan sağlığı ve ıslahında büyük hizmetleri bulunan sağlık hizmetleri sınıfındaki çalışanların özlük haklarında iyileştirme yapılmasının yolu açılacaktır.
MADDE GEREKÇELERİ
MADDE 1- 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 152. Maddesinde değişiklik yapılarak Sağlık Hizmetleri Sınıfında yer alan personelin özlük haklarının iyileştirilmesinin yolu açılacaktır.
MADDE 2- Bu madde yürürlülük maddesidir.
MADDE 3- Bu madde yürütme maddesidir.
657 SAYILI DEVLET MEMURLARI KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
MADDE 1 - 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun Zam ve Tazminatlar başlıklı 152. Maddesinin II- Tazminatlar, A ÖZEL HİZMET TAZMİNATI, b) Sağlık Hizmetleri Sınıfına Dahil Kadrolarda Görev Yapanlardan; bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
b) Sağlık Hizmetleri Sınıfına dahil kadrolarda görev yapanlardan;
1. Klinik Şefi, Klinik Şef Yardımcısı, Başasistanlık görevini yapanlar ile Uzman Tabipler için% 250' sine,
2. Diğer dört yıl ve daha fazla süreli yükseköğrenim veren okul mezunları İçin % 210' una,
3. Dört yıldan aşağı yükseköğrenim veren okul mezunları için % 150' sine,
4. Lise dengi mesleki öğrenim veren okul mezunları için % 120' sine,
5. Ortaokul dengi mesleki öğrenim veren okul mezunları için % 90' ına
Ancak, Sağlık Hizmetleri Sınıfına ait kadrolarda görevli olup da, bu görevleri ile ilgili olmayan bir üst öğrenimi bitirenler için yeni öğrenim durumlarına ait tazminat oranları esas alınır.
Sağlık Hizmetleri Sınıfına dahil kadrolarda bulunan personelden; kalkınmada öncelikli yörelere sürekli görevle atananlara bu yörelerde fiilen çalıştıkları sürece uzman tabipler için 110, diğerleri için 100 puana kadar, diğer yörelerden Bakanlar Kurulunca belirlenecek köy ve diğer yerleşim birimlerine sürekli görevle atananlara ise 30 puana kadar ilave ödeme yapılabilir.
MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerinin Bakanlar Kurulu yürütür.
27 Haziran 2008
Hastadan KKKA virüsü geçen doktor anlatıyor
Bir hastasından bulaşan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) virüsünü yenen Ankara Numune Hastanesi doktorlarından Tarık Irmak, “Ebola’dan Kırım Kongoya Viral Kanamalı Ateşler” konferansına katıldı. Irmak, Anadolu Ajansı’na KKKA virüsünün nasıl bulaştığını, nasıl bir tedavi gördüklerini ve alınması gereken önlemleri anlattı.
Irmak olayı şöyle anlattı:
“Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği, bu hastalık konusunda oldukça deneyimli bir klinik, gerekli tedbirleri de aldık ama yine de bulaşma oldu. Gözümüzden kaçan bir nokta olmuştur belki... Hastaya müdahale ederken gözlük, eldiven, maske gibi temas izolasyonunu sağlamıştık. Hastaya kalp masajı yaparken bir şekilde bulaştı. Aslında bu ilk müdahale ettiğimiz bir hasta da değildi. Bunun gibi daha önce bir çok hastaya müdahale ettik. 4 yıldır aynı hastaları takip eden bir klinikte çalışıyorum. Bu kanamalı bir hastalık olduğu için, hastaya kalp masajı yaparken kan sıçramış, ben sıçradığını bile fark etmedim. Yan taraftan gelmiş olabilir. Hastadan sıçrayan kan herhangi bir sıyrık, yaralanma varsa virüs hemen bulaşıyor.”
Tarık Irmak, müdahale ettikleri hastadan kanın sıçraması sonucu virüsün kendisine ve diğer 3 arkadaşına bulaştığından hastalık belirtileri başlayınca emin olduklarını dile getirerek, “Hastalık belirtileri başlar başlamaz erkenden tedaviye başladık ve iyileştik. Şu anda hafif bir yorgunluk dışında bir rahatsızlığım yok. Diğer üç arkadaşım da iyi” dedi.
GÜNLÜK KENE KONTROLÜ YAPILMALI
“Halk nasıl önlem almalı?” sorusuna karşılık Irmak, özellikle kırsal alanda çalışan halkın erken müdahale açısından günlük olarak kene kontrolü yapması gerektiğini ifade ederek, şunları söyledi:
“Her kene ısırığı olan hastaneye koşmamalı. Kenenin çıkarılması için bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekmiyor. Kişi kendi evinde, kolonya dökerek ya da cımbızı ısıtarak değil, keneyi kusturmadan, ip ya da cımbız yardımıyla çıkarabilir. Ateş, kırıklık, eklem ağrıları gibi hastalık belirtileri başlar başlamaz sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Önemli olan belirtiler başladığı anda hastaneye gelmektir. Ağrı kesici, antibiyotik ve ateş düşürücülerle geciktirilmemeli.”
Erken teşhisin tedavide başarı sağladığına işaret eden Irmak, tedavi olanların da KKKA virüsüne bağışıklık kazandığını belirtti.
[NTVMSNBC]
Veteriner Sağlık Çalışanlarının Sesini Duyun!
Hastalık, Genel olarak mayıs ve ekim ayları arasında görülmesine rağmen, değişik aylarda da görülebilir. Çobanlar, tarım çalışanları ve hayvancılık ile uğraşanlar, Veteriner Hekimler, Vet.Sağ.Teknisyenleri, hasta hayvan ile teması olan sağlık personeli, risk altındadır.
Tarım Bakanlığı il ve ilçe Müdürlüklerince ilkbahar ve sonbahar döneminde olmak üzere yılda en az iki kez ağıllar ve ahırlarda, büyük ve küçükbaş hayvanların ektoparaziter ilaçlanmanın yapılması ile kontrol altına alınabilir. Kene Mücadelesi yapan personel yüksek risk altında olmasına rağmen özlük hakları verilmemekte veya Özel hizmet tazminatları bu risklere rağmen artırılmamaktadır. Bu daha önceki açıklamalarımızda ifade ettiğimiz gibi üveyi evlat muamelesi devam etmektedir.
Tarım İl Müdürlüğü personeli Projeleri gerçekleştirmek için gecesini gündüzüne katarak zaman ve mesai mefrumu gözetmeden DGD ve Diğer projeler ile Et ve Kuş Gribi gibi desteklemeleri Türkiye'de problemsiz ve ilk sıralarda yaparken; Hakları göz ardı edilmektedir.
Bu Nedenle; VETERİNER CAMİASININ SESİNE KULAK VERİN.
1-Gece gündüz çalışan Tarım İl Müdürlüğü personeline 2008 yılından fazla mesaî ücretleri ve Seyyar görev tazminatlarının eksik ödenmemesini,
2-Sağlık hizmetleri Sınıfındaki Veteriner Hekim,Veteriner Sağlık Teknisyeni ve İdari Personelleri için uygulanmakta olan Özel Hizmet Tazminatlarının Teknik Hizmetler Sınıfındaki gibi yükseltilmesini,
3-Sağlık Hizmetleri Sınıfına dahil kadrolarda bulunan personelden açık çalışma mahallerinde ve hayvan hastaneleri, klinik poliklinikler ile laboratuarlarda çalışanlara ve gıda kontrolünde görevli olarak çalışanlara, kadroları esas alınmak suretiyle, çalışılan her gün için belirlenecek oranlarda ve üçer aylık dönemler itibariyle toplamı 60 puanı aşmayacak şekilde, dönem sonlarında ödenmek üzere ek özel hizmet tazminatı verilmesi,
4-Şu anda yürürlükte olan 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun 31 ve 32. maddeleri ile fiili hizmet süresinden faydalanan Veteriner Sağlık Çalışanları 5754 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlik Sigortasi Kanunu daki yeni düzenlemeyle fiili hizmet zammindan yararlanan çalişanların bu haklari ellerinden alınıyor. Hangi vicdan bu denli risk altında çalışan bu insanların fiili hizmet tazminatını kaldırır anlamak mümkün değildir.
Türk Tarım Orman-Sen olarak yukarıda bahsettiğimiz düzenlemelerin yapılması halinde Sağlık Hizmetleri sınıfında çalışan arkadaşlarımızın özlük haklarının bir nebze olsun iyileştirilebileceği düşüncesindeyiz. Tarım ve Köyişleri Bakanlarının sahiplenmemesi nedeni ile Başbakanın bu konuya el atmasını ve Bakanlar Kuruluna taşımasını bekliyoruz.
Abdullah UMURHAN
VESTED ve Kamu-Sen Afyon İl Temsilcisi