15 Kasım 2008

Tarafıma Sayın Hürriyet KORKMAZ tarafından sitemde yayımlanması ricası ile e-posta ile gönderilen yazıyı yayımlıyorum


ALTINI TEKRAR ÇİZDİM:

Değerli meslektaşlarım; bundan 10 yıl önce Şair ve Yazar çok değerli meslektaşımız Halim Şafak Şanlıdağ tarafından kaleme alınarak VESTED Dergimizin “altını ben çizdim” köşesinde yayınlanan ve yazarı ile birlikte o zamanki VESTED Genel Başkanımız Hürriyet Korkmaz ve Genel Sekreterimiz Ali Kılıç’ ın “Veteriner Hekim’lere Hakaret” suçlamasıyla Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandıkları Veteriner Hekim/ler! Başlıklı yazısını; yakında karar duruşması yapılacak olan meslek davamız arifesinde anıların tazelenmesi ve belki mahkeme sürecinde görev alan saygıdeğer Yargıçlarımıza aydınlatıcı bilgi sağlar düşüncesi yanında tüm meslek camiasının okuyacağı ümidiyle buraya aktardım.

Yazı içine haddim olmayarak ve sayın Şanlıdağ’ın affına sığınarak bazı parantez ve / sonrası eklemeler yaptım. Sevgi ve dostlukla…

VETERİNER HEKİM/LER!..

10 mart 1998 Talas/Kayseri

Veteriner Hekim – Veteriner Sağlık Teknisyeni tartışması geçtiğimiz yılın sonlarına doğru yeniden Veteriner Hekimlerin ve Veteriner Sağlık Teknisyenlerinin gündemine oturdu. Veteriner Hekimler ve Veteriner Hekim örgütlenmeleri neredeyse pratikte hiçbir geçerliliği kalmamış, fiilen ortadan kalkmış yasa ve yönetmelikleri savunuyor gözükerek ‘günü’ kurtarmaya çabalıyorlar. Düne kadar eleştirdikleri, tartışma konusu ettikleri şeyleri özellikle bireysel çıkarları, para ve eşyaya saplantılarından dolayı sahipleniyorlar. Deyim yerindeyse her şeyin piyasa değeri kadar önem arzettiği bir düzlemde içine düştükleri ya da bilerek/isteyerek savundukları yanılsamalarını tartışmaya zorluyorlar.

İlk anda haklı gibi görünen tavır ve talepleri altını çizdikleri “ilerici”liklerinin, bilimsel olana bağlanmışlıklarının nasıl “gerici”liğe dönüştüğünü gizleyemiyor. Pratikte neredeyse uygulama olanağı kalmamış yasa ve yönetmeliklere bağlı kalarak geliştirdikleri tavırları onların kaygan ve oynak bir zeminde durduklarını belirtmeyi başarıyor. Veteriner Hekimlikten ne anladıklarını ve o anlayışın oluşturduğu düzeylerini açıklıyor. Onları ortalamalılığa, bilim adamlığına değil de “memur”luğa hapsediyor. Aşınmış, çürümüş, erezyona uğramış bir meslek grubunun düzeylerini imleyen çırpınışları onların daha da batması anlamına geliyor. Batıyorlar! Battıkça da yakaladıkları her şeye sarılıyorlar.

Şimdiye kadar belirtilenler ve bundan böyle belirtilecek olanlar kesinlikle “ hekim olan hekim”i kapsamıyor. Bilime inanan ve aldığı bilim eğitimi doğrultusunda devletin kurumlarında ya da özel kliniklerde bilim adamlığını sürdüren hiçbir Veteriner Hekim’i yargılamayı amaç edinmiyor; bu yazının hedeflediği yeni Veteriner Hekim prototipini oluşturan marazi bilim adamı tipini sorgulamak, becerebildiğince hekimliğin asıl anlamının altını bir kez daha çizmek…

Belirtmeye çalıştığım Veteriner Hekim prototipi doğal olarak Veteriner Hekimliği gözden geçirmeyi, Veteriner Hekimlikten ne anlandığını, ne anlanması gerektiğini tartışmayı dayatıyor olaylar bize… Bu tartışma kuşkusuz Veteriner Hekim – Veteriner Sağlık Teknisyeni arasındaki ayrımları, ayrılıkları tartışma anlamına da gelecektir. İktisat ideolojisinin her türden ilişkiyi, meslekleri etkisine aldığı, güdümlediği postmodern süreçte her şey fazla bir yorumu gereksinmiyor. Herkesin az ya da çok içine düştüğü bu durum bugünle ilişkili, doğrudan bugünün sonucu. Belki de yaşanması ve aşılması zorunlu bir süreç. Bu bağlamda Veteriner Hekimliği tartışma konusu etmek şu ya da bu şekilde bu alanda bulunan meslek gruplarının önünde bir gereklilik olarak durmaktadır. Bu satırların yazarının birini yerme, yerin dibine batırma, diğerini göklere çıkarma gibi bir sorunu kesinlikle yok. Nesnel ve objektif davranmayı sorun kabul ediyor, derginin(VESTED dergisi) eski sayılarını okuyanlar, toplantılarda konuşmalarımı dinleyenler düşündüklerimin somutlaşmışlığını kestirebilirler. Benim burada çıkış noktam görünür kılınan, görünür olan, görünen pratikteki uygulamalar, dönüşümler ve bunların oluşturduğu ve bilim adamlığına yakışmayan ikiyüzlülük veyedeğindeki iktisat ideolojisi…

Bilinir ki pratik bir yerde geriliğini duyuran teorinin, yasanın önüne geçer. Memurların sendikal mücadelesinin başlangıç süreci buna somut bir örnektir. buradaki önüne geçme üretilen teorilerin ve çıkarılan yasaların yeniden tartışılmasını, sorgulanmasını zorunlu kılar. Yeni ve geliştirilmiş teori ve yasalar da bu sorgulamanın içinden çıkar, ete kemiğe bürünür. Kaldı ki şu anki durumun geçmişteki ve çoktan eskitilmiş, eskimiş bilgilerle, yasa ve yönetmeliklerle açıklanabileceğini sanmıyorum. Açıklansa bile bunun bizi bir yere götürebileceğini aklımdan bile geçirmiyorum. Bu öncelikle bilimin doğasına terstir. Diyeceğim: yeni gündemi çaresiz tartışacağız! (tartışmalıyız)

TDK’nun 1988’de yayımlanan Türkçe Sözlüğünde Doktor sözcüğünün karşısında Hekim sözcüğü yer alıyor. Fransızca Veteriner sözcüğünün karşısında da Hayvan Hastalıkları Hekimi, baytar yazıyor. Bu demektir ki Doktor’la Veteriner Hekim’i birlikte düşüneceğiz, bir düşüneceğiz. Bu düşünme Veteriner Hekimleri değerlendirmemizi, tartışmamızı kolaylaştıracaktır da. En azından toplumca yakından tanıdığımız Doktor’la birlikte Veteriner Hekim’i değerlendirme kolaylığı içinde olacağız. Bu tabii onları tartışmamız, değerlendirmemiz konusunda geniş bir olanak sunacaktır bize. Bir kez daha belirteceğim: benim bir Veteriner Sağlık Teknisyeni olarak “Hekim olan Hekim”e söyleyeceğim, söylemek istediğim hiçbir şey yok. Varsalar, kaç kişiyseler; Hekim olan Hekim’leri saygı ve sevgiyle anmak dışında bir düşüncem bulunmuyor.

Doktorların aldıkları tıp eğitimi doğrultusunda yapacakları; yasa ve yönetmeliklerle belirlenmiştir. Hatta birey olarak Doktor; o yasaların da önündedir(denebilir). İşleyiş bellidir. O işleyişin içinde bir Doktor’un bir Ebe ile, bir Sağlık Memuru ile, bir Hemşire ile, bir Laborant’la, bir Röntgen Teknisyeni ile (v.s.) yaptıkları şeyler iç içe olmakla birlikte; ayrıdır. Birliktelikleri/bir ekip oluşturmaları; buna engel olmak bir yana işleyişi sağlamlaştırır. (kolaylaştırır) Kimi zaman özellikle emekli Hemşire, Ebe ve Sağlık Memurlarının Doktorlara ait alanlara daldıkları, el attıkları olmuyor değildir. Ama bir yoğunlaşma, çoğalma yoktur. Bir Sağlık Kabini ile, bir Klinik hatta bir Hastane o birlikteliğin gücüyle yan yana durabilir. (duruyor da) Kuşkusuz oradaki konsensüs bir takım mücadelelerin sonucudur. Ama sonuç olarak oluşturulmuştur. Orda Doktor; Doktor’dur, Ebe de; Ebe. Bir kadına doğum yaptıran Ebe bilgi ve birikimini aşan noktada hastayı Doktor’a göndermesini bilir. Bu durum Sağlık Memuru için de böyledir, diğerleri için de. Benzer bir işleyiş doğal olarak Veteriner Hekimler, Veteriner Sağlık Teknisyenleri, Sun’i Tohumlama Teknisyen’leri ve Laborantlar için de beklenmelidir. (olmalıdır) Geçmiş yıllara bakarak böyle bir işleyişin olduğuna (olacağına) dair güçlü kanıtlar da mevcuttur. Hatta yasalardaki esnekliklere rağmen doğrudan pratiğin kendiliginden oluşturduğu bir işleyiştir sözkonusu olan. Hatta yönetim kadroları içinde yer alsın almasın; İlçelerde, Köy Gruplarında yalnız çalışmak zorunda olan/kalan Teknisyen’lerin bilgi ve becerisini yetiştiriciye sunmasına göz yumarlar. Hatta kendilerinin de üstüne basa basa belirttiği ve yasa dışı buldukları onaylarla Belediye Veterinerliği bile yaptırırlar. Bugün küçük ve merkeze uzak ilçe merkzlerinde, köy gruplarında çoğunlukla özel klinik yoktur, üstelik yetiştiricinin en yakın Veteriner Hekim’e ulaşması hem zaman açısından hem de maddi açıdan olanaksız gibidir. Teknisyen bu koşullar içinde aşılama, tohumlama, tedavisi belli uygulamalar, doğum hatta küçük cerrahi müdaheleleri başarabildikleri ve kendilerine güvendikleri ölçüde yaparlar. (yapmaya çalışırlar) Kaldı ki yetersiz ya da yeterli değildir. Meslek liselerinde (ve daha üst öğrenimlerinde) kapsamlı olmasa da belli bir eğitim zaten almışlardır.

Kuşkusuz bugün bile Hekim ile Teknisyen arasında ayrımlar koymakta birileri zorlanıyorlarsa bunun nedeni aldıkları eğitim kadar koşulların dayatmasıdır. Ama aynı teknisyen çalıştığı yere Hekim geldiğinde asıl alanına geri dönmeyi bilir. Operasyonlarda Hekim’e yardımcı olur, aşılama, eneme, tohumlama, gebelik muayenesi, kan alma (ilaç uygulama) gibi öteden beri yapageldiği işlerine döner. Kimi istisnalar dışında genelde bu böyledir.

Bu süreçte hiçbir Veteriner Hekim çalıştığı bölgeden, büyük merkezlerden, büyük ilçelerden kopup da oralara gitmeyi düşünmez! Bunun için haklı bulunabilecekleri gerekçeleri de vardır. Hatta haklıdırlar. Oradaki haklılıksa Hekim’likten çok kişisel sorunlarıyla ilgilidir. Galiba sorun da burada düğümleniyor. Tayin yönetmeliklerinin işleyişinin yaşadığı sorunlar ya da tayin yönetmeliklerinin işletilemezliği, hatır-gönül işleri, referanslar, “hmili kart yakınımdır”lar, ve siyasi birliktelikler sayesinde orda kalmayı sürdürürler. Ben tabii ki böyle bir düzlemde Veteriner Hekim’lerin ve VST’lerin doğal olan yetki sorunlarının çözülmesini, pratiğin yasalarla desteklenme düşüncesinin karşısına çıkmalarını anlaşılır ve dürüst bulmam. Eğer birileri o ilçeye, o birime gelmiyorsa devlet de oradaki teknisyene her şeyi yapmalısın diyorsa, İlçe Tarım Müdürlüğü Veteriner Hekimliği işlerini ona bırakıyorsa söylenecek hiçbir şey yoktur. Çoğu gelişmemiş küçük ilçelerde (şimdi yeniden köy mü oldular acaba!!!) durum hep aynıdır. Tam burada üç ilçe merkezinde hem de uzun bir süreç aynı işleyişin içinde bulunduğumu belirtmemin hiçbir sakıncası yok. Bütün bu gerçeklikler karşısında VST’lerin yetkilendirilmesinin karşısında durulmasını (ben) anlamam! Bu tabii ki tartıştığımızın bir tarafı, ikinci bir yanı daha var ki ona da birazdan geleceğim.

Ne kadar Yasalarda VST’lerinin bütün pratiklerini Vet.Hekim nezaretinde yapmaları gerektiği belirlenmiş ise de bunun hiçbir geçerliliği yoktur. (Danıştay’ın nihai kararına bakınız) Geçeliliği olduğunu söyleyen de gülünç duruma düşer. Çoğu zaman görevlendirmeler sonrasında ve özel olarak aşılamasını, tohumlamasını, ilaç uygulamasını, gebelik muayenesini neredeyse tam bağımsız olarak gerçekleştiren VST’nin emekli olduğunda ya da devletin kurumlarında çalışmadığında bunları (serbest olarak) yapması en doğal hakkıdır. Yoğunluklu olarak uygulamaya yönelik, pratikle sınırlı bir eğitim-öğretim karşısında kimsenin diyebileceği bir şey yoktur. Veteriner Hekimlerin çoğalması, Veteriner Fakültelerinin yılda bine yakın mezun vermesi bu gerçeğin üstünü örtemez.

Eğitim üstüne düşüncelerim, eğitimden ne anladığım, ne anlamadığım az çok biliniyor. Bugünün eğitiminden, öğretiminden fazla bir beklentimin olmadığını her düzlemde açık ediyorum. Bu işin ikinci yanı dediğim şey de bu: yani Vet.Hekim’lerin donanımı ya da donanımsızlığı. Bunun müsepbibi kuşkusuz eğitim sisteminin kendisi. Uzağa gitmeye gerek yok; başarısız hayvancılık politikalarının günahının hepsini bürokratlara yüklemeye hakkımız yok. Hayvancılığın ve Vet.Hekim’lerin içine düştüğü durumu biraz da Vet.Hekim’lerin kendisiyle açıklamak durumundayız. Çünkü adım adım Vet.Hekim’ler o donanımsızlığı ve onun getirdiği başarısızlıkların sonucunda VST’lerin yaptığı işleri yapar oldular. Kendi alanlarını(yani Hekim’liği) boşladılar, boş bıraktılar. Vet.Hekimlik; aşı uygulamak, enjeksiyon yapmak, tohumlama yapmak (v.s. veya) ilaç satmakla sınırlanır oldu. Bunu da Hekim’liğe sığmayan bir düzeyle yapmaya başladılar. Hekim’liği bırakıp Teknisyen’liği tercih ettiler. Bugüne koşut zahmetsiz para kazanmayı tek amaç olarak önüne koyanların (VST’lere karşı) bu tavrı anlşılırdır da. Kapısında “TAZE NİLVERM GELDİ” diye yazan kurum ya da klinik, klinik değil; önündeki veresiye defterinden kafasını kaldırmayan bir Hekim, Hekim değildir artık! Olsa olsa bir ticaret erbabıdır. Veresiye satan mahalle bakkalıdır! Herhangi bir ilaç şişesinin tıpasında hazır tuttuğu plastik enjektörüyle “müşteri” bekleyen Hekim’in “Hekim”liğini kimse açıklayamaz bana! Parayı bilim adamlığının önüne geçiren Hekim’i kimse savunamaz!

Tekrar belirtmem gerekiyor: Vet.Hekim’in de VST’nin de pratikte çalışmaları birbirinden ayrıdır, ayrılmıştır. Hekim Hekim’liğini icra eder, Teknisyen de Teknisyen’liğini. Bunun dışındaki her şey abesle iştigaldir.

Ne söylenir o zaman? Vet.Hekim’lerin devasa ve granitten bir yapı gibi VST’lerin önüne dikilmesine yalnızca gülünür! Yıllardır Vet.Hekim’lerden görece bağımsız uygulamalarını sürdürmekte olan VST’lerin yetkisizliği (yetkisiz sayılması) ne yazık ki bir gerçeklik olmayıp Vet.Hekim’lerin kurguladığı bir şeydir. Olsa olsa bir fantezidir. Vet.Hekim’lerin üstünden atladıkları çıtayı kırmasıdır. Öyle görmek, öyle düşünmek istedikleridir. Uygulamada ve gerçeğin içnde ne yazık ki hiçbir somut karşılığı yoktur. (Danıştay da bu yönde nihai kararı vermiştir zaten…)

Ne yapacağız peki? Kuşkusuz bu da çok açıktır, ayan-beyan ortadadır. Vet.Hekim’leri Hekim’lik yapmaya çağırmaktan, buna zorlamaktan başka seçeneğimiz bulunmuyor. Yok! Bırakalım tohumlamayı, aşılamayı VST’ler yapsın. Emekli olan VST sağlık kabinini açsın. Eczacılar ilaçlarını satsın. Belki böylelikle Vet.Hekim’ler tekrar Hekim’liğin çıtasını yükseltip; bilim adamlığına yaraşan yere çıkabilirler. Doktor ve Vet.Hekim’i yan yana koyduğumuzda aralarında ayrımlar bulmayız. Vet.Hekim’lerin niye köpek tasması, sinek ilscı, yalama taşı (v.s.) sattıklarının yanıtını vermekten kurtuluruz. Yetki mi dediniz: o da ne? Her pratik bir şekilde kendi teorisini üretir. Bunu bir yasayla temellendirir. İnsanın zihninde kurguladığı gerçeklik başka bir şeydir, gerçek başka bir şey! Anladık mı (anladılar mı) acaba???!!!

Halim Şafak Şanlıdağ

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...